Gökyüzünde sımsıkı asılı duran, ıslak tenli turkuvaz mavinin can yoldaşı yıldızlar, her fırsatta Güneşin sularına kavuşmak ister, akıp giderken yalnızlığın sessizliği içinde.Tutkusu olmuştur artık onun, asırlardır süregelen bu sevginin hasreti. Zaman, mevsim aralarında kaybolup giderken, bir ışık seli oluşur geride kalan su yolu izlerinde. Yakamozların parıltılarında serpilip, canlanıverir okyanusların yosun kokulu damlacıkları. Gecelerin karanlık denizleri, çakmaktan yorgun düşmüş bir ada fenerinin ışıltıları ile şafak vaktinin özlemini çekerken, ortadan kaybolmuş denizin masum kuşları, yarın esecek sert rüzgarların esintilerinden habersiz yiyecek peşinde koşarlar. Mevsimsiz bir fırtınanın gökyüzünden denizlere düşen dalgaları, çöküverir ansızın dağılmış teknenin parçalanmış güverteleri üstüne.Çılgına dönmüş dalgaların kıralı,denizlerin imparatoru Posedion, gücünü gösterip okyanusları susturur bir nefeste.Ardından,ışıl ışıl kum tanecikleriyle bezenmiş pırlanta yüzlü kumsallarında hayat yeniden canlanıverir. Denizi yazmak neye benzer bilmiyorum. Eğer onu anlayıp hissedemesseniz benliğinizde, bir sevgi seli olup akar gider avuçlarınızın arasından. Masallarla yücelmiş, öykülerle efsaneleşmiş denizin fırtınalar kralı senden mutlu bir haber bekler. Geri döneceğinden emin.Dümen suyundaki gece bekçileri yakamozları takip eden yorgun takalar,sana tutunabilmek için sabah rüzgarını bekler,daha güneş doğmadan ama umutlu. Ona sımsıkı sarılıp, onunla yaşamasını öğrenmektir deniz sevdalısı olmak. Ekmeğini tuzlu suya banıp, bir lokmayı paylaşmaktır denizci ruhu. Ben de yüreğimin çarptığı denizlere gidiverdim bir yaz sonu. Güllük'lü Orfoz Kaptan'ın balık kokan güvertesine oturup seyrederken ağlara takılı balıkları, Metelik Adası'nın tepesinde gün ağarmaya başlamıştı, son parça ağlar alınırken tekneye. Karaburun Çakarlı Feneri son ışıklarını nazlı nazlı gönderirken balıkçının bordosuna, Güneş,sabahın denizi uyandıran ilk ışıklarıyla yeni bir güne yine merhaba diyor. Bereketli bir günün ardından toplanıyor bütün tekneler, vira demir deyip dökülüyorlar eski pervane sularına. Kimi mutlu, kimi de üzgün ama hepsi de yarınlarından umutlu. Düşlerini süslerken balıkların güverte üstündeki görüntüleri, hemen kavuşmak isterler geldikleri barınağa.Denizdeki ekmek teknesidir, yorgun postalarıyla yılların en yakın dostudur orfoz kaptanın.Onu hiç denizlerde yalnız ve çaresiz bırakmamıştır. Bir öykü yazabilsem denizin ıslak sayfalarına, sudan resimler yapabilsem mavi tuvaller üstüne. Birşeyler çizebilsem martıların kanatlarına, mercanları yaşatabilsem tekrar yüreğimin çarpıntılarında. Balıkları yüzdürebilsem mısralar arasında, dalgaları durdurabilsem kayaların tepelerinde Denizlerdeki son balıklar da düşmeden hatıra defterindeki sayfalara, yeni bir dünya yaratsak eskilerden kalan olmadan. Dünyanın kararmış sularında iki kaya arasında sıkışmış kalmış bir mürekkep balığı çırpınır durur. Yosunlar sarılmaz olur taşlara, cansız bedenleri savrulurken dalgalar arasında oradan oraya. Yaşamak gerekir denizi. En güzeli de anlamaktır, sonrasında yazmak, düşünmektir. Hissetmenin en mükemmeli de sevmektir bütün benliğin ile. Sevdanın kumsallarında örtülü kalan aşkların kalıntıları, sırlarıyla yaşlanırken sularda, bekler onlarca düş, kayalara tırmanan dalgalar arasında umutla.
Cevap: Orfoz Kaptan Ünal abi inan öykü tadında okudum yazını. Okurken yazdığın kelimeler geçiyor insanın gözü önünden o dalgaları martıları yosunları hissediyorsun. Denizin masmavi bir tuale dönüştüğünü anlıyorsun birden, ardından hırçın dalgaların güvertelere çıktığını sonrasında sakinleşmiş dalgaların, denizin kumsalla birleştiğini ...... Teşekkürler.
Cevap: Orfoz Kaptan Ünal abi Deniz Deniz Deniz yok böyle bir güzellik abicim.Kalemine yüreğine sağlık böylesine güzel bir makaleyi bizler ile paylaştığın için çok teşekkürler.