1. Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi.

Üstadlar İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–4-5

'Talip GİRGİN' forumunda Talip Girgin tarafından 30 Eylül 2010 tarihinde açılan konu

  1. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    [​IMG]
    Umut Durağının, Kurtuluş Yolcuları buraya!
    — Bugün, başka bir gariplik var havada! Alışa gelmişliğin dışında bir şeyler olduğunu hissediyorum. Birkaç saat içinde, çalınan eşyalarımın sıklığı ve hırsızların çokluğu beni hem şaşırtıyor, hem korkutuyor. Bavulum, içinde iş ile ilgili projelerim olan bond çantam, birde motosikletim çalındı.

    Çalınmayan, koltuk altına sıkıştırdığım şemsiyem kalmıştı elimde birde ben! Akşam olmuştu olmasına ama zaten bütün gün kapalı bir hava hâkimdi gökyüzüne.

    İnanılmaz derecede cereyan eden çok fazla olay var. Oysa az ilerideki, asayişten sorumlu polis memurlarının kılı bile kıpırdamıyor ve ya olayların dinmesini bekliyorlardır her zamanki gibi! Müdahale etmemek, emir gereği olsa gerek ne bileyim!

    — Nara ve çığlıklar eşliğinde, uzun uzun korna öttürerek, sağa sola savrularak ellerindeki içki şişelerini yolun ortasına atan sürücüler!
    Kaldırımlarda öbek öbek sarhoşlar, bali çekenler, alelade esrar, eroin içenler.
    İnsanlara kene gibi yapışıp ekmek parası, bazen şarap parası isteyen, merhamet tacizi yaratıklar.

    Küçük çocukların ve masum insanların katilleri! Hastanelerden ilaç çalanlar, yeşil kart hırsızları, çer çöplerle hastaları dolandıran sahte doktorlar. Yıllardır insanları türlü yalan ve vaatlerle kandıran, her seçimde yeniden oy isteyen siyasiler, terör odakları, umut, aşk, sevgi hırsızları. Sanat diye, meslek diye; ülkemiz insanının birlik ve beraberliğini koruyan, kollayan örf, âdet ve geleneklerimizi yok sayarak Türk insanıyla alakasız film yapanlar.

    Çoluk çocuk TV başında bizi utandıran, utanmazlar!
    Daha niceleri; Meydanı boş bulan meydancılar vs, vs.

    — Kapkaç yapan motosikletli iki kafadar hızla kaçarken, yoldaki setten, arkada oturan kişi yere düştü ama halen motosiklete tutunuyordu. Bir süre yerde süründükten sonra motosiklet hız kesince çevik bir hareketle, zıplayıp arka semere oturdu ve gözden kayboldular.

    Kullandıkları motosiklet benim motosikletim değildi!
    Polislere gidip eşyalarımın ve motosikletimin çalındığını söyledim. Hatta söyleyebildim mi? bilemiyorum.
    Arabanın camını biraz indirip, bana kulaklara kadar yaygın kara gözlüklerin ardından “Ne var“? Diye sordular.

    Polis arabasını öyle sote bir yere çekmişler ki polis olduklarını bile bile yanlarına bir suçlu gibi korka korka gittim!

    Bana “tamam sen git biz bulunca seni ararız“ dediler.
    İyide ne adımı sordular ne adresimi aldılar nasıl beni bulacaklar? Enteresan bir durumdu bu. Doğrusu bunu onlara tekrar sormaya cesaret edemedim, buz gibi soğuk ve anlaşılmaz idiler.

    — Uzakta şimşekler çakıyor. Gök çatır çatır çatırdarken, sanki dünya ortadan karpuz gibi yarılacak veya göğüs kafesimden içimi çekip çıkaracaklarmış korkusu sarıyor benliğimi.

    —Yıldırım tarafından çarpılma şansımızın 600.000'de 1 olarak tahmin edilmekte olduğunu okumuştum bir yerde; tepemde kara bulutlar dolaşırken bana bu ihtimal çok yakın gibi geliyor ! Gittikçe yakınlaşan şimşekler kuru ağaç dalları gibi çatallı görünüşleri ile kendini gösteriyor, bulut tepesinden stratosfere doğru boşalan roket şimşekler aklımı başımdan alıyordu. Böyle durumlarda korkudan hiçbir şey görmez gözüm. Yer yarılsa da içine girsem, gizlensem derim.

    Gök yarılacak gibi çatırdadığı zaman korkmuyorum diyen kişinin alnını karışlarım.

    — Rabbimin, hatalarımızın çokluğundan dolayı gök gürültüsü ile bizleri azarladığı hissine kapılırım. Sonra yağdırdığı rahmeti ile tüm dünyayı pisliklerden arındırır ve ona kesin, kati dönüş öncesi kendimizi affettirmemiz için bizlere bir şans daha verdiğine inanırım.

    — Gök birden patladı! Korkudan öleceğim sandım. Arka arkaya "Kelime-i Şahadet" getirmeye başladım. "eşhedu enla ilahe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve resuluhu" Kaç kere söylediğimi hatırlamıyorum.
    Ardından, yakın bir yere yıldırım düştü. Aniden sağanak yağmur başladı, şemsiyemi açıp koşar adımlarla meydancılardan uzaklaştım, sığınacak yer aradım ve sonunda başladığım yere o gizemli sokağın başında bulunan otobüs durağına sığındım.

    Bölüm:2

    [​IMG]
    — Ne garip, benden başka ıslanan ve yağmurdan kaçan bir başka kimse yok! Oysa durak tıklım tıklım dolu; Sanki saatlerdir buradalar ve aynı otobüsü bekliyor gibiler. Ne yağan yağmurdan haberleri var, ne nerde olduklarından! Bu insanlar çok sessiz ve sakinler. Birbirlerine sokulmuş öylesine bekliyorlar.

    Durağın ismi "umut durağı" yolcuların perişan hallerine bakılırsa buraya unutulmuşlar durağı demek daha doğru olur kanımca!
    "Affedersiniz buradan geçen otobüs nereye gidiyor?" diye sordum, yanımdaki şâhısa.

    Üç beş saniye sonra yüzüme bakmadan; "Kurtuluş"a, dedi!

    - Teröristlerin patlattığı bir bomba sonucu eşi ve dört oğlunu kaybeden Mehmet .... olayda yaralı olarak kurtulan oğlunun da sağ bacağının kesilmesi sonucu psikolojisi bozulmuş, oğlu barışı da yanına alıp gelen otobüsle kurtuluşa gideceğini söyledi.

    — Birkaç gün önce babasına "babacığım ben galiba öleceğim" demişti! Okulda arkadaşları ile oyun oynarken geçirdiği kalp krizi sonucu gözlerini hayata yumdu 6 yaşındaki ana okul öğrencisi küçük Çetin. “Koçum, sana bakmaya kıyamazdım. Hiç yerinde duramazdın. Oynadığın oyunlar gözlerimden, söylediğin sözler kulaklarımdan gitmiyor. Her gün ‘Baba ne niye bu kadar ilaç içiyorum’ diye sorardın. ‘Ben öleceğim’ dedin oğlum, içine mi doğdu'' diyen babanın ağıtları, yürekleri dağlamıştı.

    O anne ve baba da bugün “Kurtuluş” yolcuları arasındaydı!

    — Daha önce evi yıkılan ve göçük altında bir kızını kaybeden, 5 yaşındaki oğlunu trafik terörüne kurban veren acılı baba Sefer; şimdi beyninde ur tespit edilen 7 yaşındaki kızının yaşaması için seferber olmuş hayırsever vatandaşlardan yardım almak için kurtuluşa gidenlerdendi.

    Oturduğum yerden yolun karşı kıyısını göremiyorum oysa yağmurdan önce görünüyordu.

    Ortalığı aniden bir sis kapladı yağmur dinmişti. Sis perdesi arkasında beni telepati yolu ile kendine çeken bir gücün varlığını hissetmeye başlıyorum. Kıpır kıpır, yerimde duramaz oldum. Bir yandan merak diğer yandan korku vardı içimde.

    Hayvan kostümü giymiş biri şemsiyemi aniden elimden çekip yolun karşısına koşmaya başladı. Bende peşinden yolun karşısına geçtim. Ne olduğu belirsiz bu yaratığı, köprü korkulukları önünde yakaladım ve elinden şemsiyemi almaya çalışırken birden korkulukların üstünden şemsiyem ile birlikte kendini boşluğa saldı eyvah!

    Burası az önce yıldırım düşen yer olmalı. Aşağıda dikdörtgen bir havuz vardı ve havuzun içi su yerine deniz kumu ile doluydu. Havuzun üzerinde sanal bir ekran oluşup, slâyt gösterime geçti! Benden çalınan bavul, bont çantam, şemsiyem ve motosikletim kumun içinde görünüp kayboluyordu. Yalnız onlar olsa, kaybettiğim daha neler neler vardı görünen!

    Önceden sahip olduğum bütün evcil hayvanların, resimleri dahi göründü. Özlediğim, yaşayan yaşamayan arkadaşlarım. Annem, Babam ve diğerleri bana el sallıyordu. Aniden kum havuzun üzerinde beliren, sadece yürüyen ayak izleri oluyor ve beni düşünce gücünle çağırıyordu gel gel “kurtuluş” burada diyordu!

    Havuzun etrafında oluşan kalabalık başlarını köprüye kaldırarak bana bakıyorlar ve hep bir ağızdan “onu çağırıyor“ diyorlardı. Yaklaşık on metre yüksekte köprünün korkuluk demirlerine tutunarak yere çömeldim “ben senden korkuyorum, ben senden korkuyorum“ diyebildim. Tüylerim diken diken. Aşağıdaki insanlardan bazıları havuz içine ayağını uzatarak kumun üzerine basma girişiminde bulunduklarında kum birden girdap oluşturuyor ve o kişiyi yutmaya çalışıyordu.

    Ben, bunu gördükçe korkularım daha da artıyordu. Bulunduğum yerin bir altında balkon gibi bir yer vardı. Yandan merdivenle zemine kadar iniliyordu. Korkulukların arasından beş yaşındaki kardeşim, Gülcan'ı görüyorum. Anka kuşuna kurban edilmek istenen kız gibi saf görünüyordu ve kendisine verilen bir bardak ilaçlı çayı hiç düşünmeden içti.

    Hemen onun yanına atladım, onu geri itekledim bardağa kendiliğinden dolan aynı çaydan bir bardak içip, ucunda ölümde olsa ben giderim diyorum; yeter ki kardeşime bir şey olmasın!

    Çay mideme inerken bende değişiklikler olmaya başlıyor, ayaklarım yerden santim santim kesiliyor ve havalanıyorum. Denizde sırt üstü yüzmek için kendimizi geri attığımız gibi kendimi boşluğa atıyorum. Havada kuş gibi asılı kalıp sonra iki elimi yukarı kaldırıyor kontrollü bir şekilde kumun üzerine iniyorum. Dokundum dokunacak vaziyette suyun üzerinde batmadan durur gibi kumun üzerinde duruyorum.

    Yine bir güç telepati yoluyla benim kuma, denize dalar gibi dalmamı istiyor. "Neden" Diyorum. “Sen dal ve ilk eline geçeni çıkar“ diyor bu görünmez ve esrarengiz güç.

    Bana artık kötülük yapılmayacağına inandığım için denileni yapıyorum. Su dolu bir havuza dalar gibi kumun içine balıklama dalıyorum. Gözlerim kapalı karanlığın içinden bir şey yakalıyor ve yukarı havuz kenarındaki insanların ayakları dibine çıkarıp bırakıyorum. İlk çıkardığım yedi, sekiz yaşlarında "Rüya" isminde bir kız çocuğu! Onu ellerimden kapan umut durağından Aydın oluyor!

    Her dalıp çıktığımda umut durağı yolcularından birisini, Kurtuluşa götürecek umudunu yakalıyorum. Birebir olmasa da hayatını idame ettirecek, hidayete erdirecek, sevgiyi şefkati yaşatacak, insanları tekrar hayata bağlayacak oluşumlardı, gün yüzüne çıkardıklarım.

    Bir saniye duraklamadan, bir sağa bir sola dalıyor tuttuğumu çıkarıyorum. Hey yüce Allah’ım bu nasıl iştir ki ben bu zahmetli bu yorucu işi bir salise bile bırakmadan, bıkmadan devam etmek isteği ile yanıp tutuşuyorum?

    — Güçlü bir ses "SEN, BU İŞ İÇİN SEÇİLDİN. BAŞINA GELEN HER ŞEY BURAYA GELMEN İÇİN PLANLANDI" dedi.
    Bu arada fazla derine dalmışım ki gözlerim kapalı çıkardığım bir ucube ile karşı karşıya kaldık herkes birden geriye kaçtı. Kurtuluş yolcuları yine bir araya toplandılar hep bir ağızdan "BU MEYDANCILARDAN!" Diye bağırdılar "bunu tekrar en derine götür" dediler.

    Ucubeyi tuttuğum gibi en derine götürdüm. Bir daha kazayla da olsa bu “Meydancı”lardan birini asla gün yüzüne çıkarmayacaktım. Çünkü kumun içinde gözlerimi açtım ve kum benim gibi seçilmiş bir insanın gözlerine zarar vermiyordu.
    Kurtuluş yolcularının umutlarını yıkan, günahsız masum insanların malına, canına kasteden bu meydancılar; kızgın lavlara karışıp cehennemin derinliklerine doğru yol alacaklar!

    Hayatta; bazen korktuğumuz şeyler bizim kurtuluşumuz olabilir.
    Belki de beklediğimiz her neyse, korkularımızın ardında gizleniyor olabilir.
    Belki de onları bulup çıkarmak için, ihtiyacımız olan biraz cesarettir.
    Belki de meydancıların çoğalması bizim hoş görüsüzlüğümüzden kaynaklanıyor olabilir!
    Belki de biz göründüğümüz kadar dürüst olmamaktan korkuyoruzdur kim bilir?
    İzmir'e gelince beni uyandır demiştim muavine;
    "Kalk ağbi İzmir'e geldik" dedi genç muavin!!!
    Devam edecek...
     
  2. İsmail ESENCAN

    İsmail ESENCAN Admin Admin

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    11,450
    Alınan Beğeniler:
    10,056
    Ödül Puanları:
    5,113
    Şehir:
    İzmir
    Web Sitesi:
    Cevap: İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–4-5

    Üstadım, kalemine yüreğine sağlık.Şu satırlar o kadar doğru dizeye dökülmüş ki, gerçekten herbiri mükemmel ve süper.

    Hayatta; bazen kortuğumuz şeyler bizim kurtuluşumuz olabilir.
    Ben bu sözün arkasındayım, korkularımızı yendiğimiz an korktuğumuz şeylerin kurtuluşumuz olduğunu yaşayarak öğrendim.;)

    Belki de biz göründüğümüz kadar dürüst olmamaktan korkuyoruzdur kim bilir?
    Dürüstlük insanda bir payedir, ancak insan hayatı öyle anlar yaşar ki, dürüstlüğü yüzünden başına gelmeyen kalmaz.( Şekil A da görüldüğü gibi ;) )
     
  3. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Cevap: İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–4-5

    Anlaşılır olmak çok güzel İsmail kardeşim. Hakikatten öyle, bazen dürüstlükte kurtarmıyor yaşamı; vermek gerekiyor isteyene ağzının payınıkiki Şaka tabi kafiyeli olduğu için yazdım. Bizler görmüş geçirmiş tecrübeli insanlarız...
    Mesela bugün, çoktandır ilk defa hanımla mahalle pazarına gittim. Güya balık ve bir kaç sebzelik filan alıp dönecektik.

    Bilirsin, mahalle pazarları daracık olur. Pazarcı arkadaşlarımız varsa darılmasın ama bu kadar sahtekar pazarcıyı bir arada görmek inanın benim katsayımı arttırdı.

    Adam kocaman "1" yazmış yanından biraz uzağa da minnacık "99" yazmış.
    Bakmayın burada tam tersi çıktı:) Domatesleri dağ gibi yığmış Tezgahın önü gelin gibi, arkası Bülent ablahehe Güya bağırmak yasak kim cıyak cıyak bağırdıysa yanında hiç durmadık.

    Sonuçta pazar bitti biz bir şey alamadık :mad: hanım tekrar beni sakinleştirip pazara soktu. Güya balık alacaktım. Hamsiler gözlüksüz gözükmeyecek kadar küçük yuh be...balık mevsimi millet Norveç uskumrusundan başka balık bulamıyor alacak. Bende iki tane istemeye istemeye aldım.

    Neyse o sinirle tekrar pazardan çıkışa doğru yürüyoruz 60 yaş üstü iki metre boyunda dinç bir adam, alış veriş yapan bir kadının arkasında bir eli burnunda diğer eli ile (yol çok geniş ya!) bisiklet getirmiş onu tutuyor ve aval aval bakıyor.

    Sağdan gidenler bunun yüzünden sola geçiyor, soldan gelenler ile ister istemez burun buruna geliyor. Adamın bu duyarsız ve umursamaz tavrına zaten kafadan koptum. Kendimi zorlayarak az biraz nazik olmak için kendimle savaşarak" yolu kapatmışsın bey amca" dedim.

    Adam bildiğin bir öküz (Töbe yarabbi) tam yulara koşulacak tip. Özür dileyeceğine."kim kapatmış baa... ben mi kapamışım he hı mö" gibi garip alaylı bir tavır takındı. Hani demirciyim ressam filan değil elimin ayarıda yok ki:rolleyes: ama ayıp, yaşını başını almış insanlara yol için kavga etmek yakışmaz.

    Hani abartmıyorum bütün o pazarda gıcık olup dövmek istediğim adamlara hayali attığım yumrukların hepsini bir seferde vurma potansiyelim ile bir yumrukta katil olmak işten değil. Bir daha sinirim ne zaman geçer de unutur ve perşembe pazarına giderim Allah bilir hehe

    Neyse efendim nerdeyse yazı kadar yorum oldu yazının devamında İzmir'de görüşürüz. Bana takıldığın mekanın veya sahilin adını söyle yeter :D:D:D

    Sevgi ve selamlarımla...
     
  4. İsmail ESENCAN

    İsmail ESENCAN Admin Admin

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    11,450
    Alınan Beğeniler:
    10,056
    Ödül Puanları:
    5,113
    Şehir:
    İzmir
    Web Sitesi:
    Cevap: İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–4-5

    Talip abi, ben kolayını yapıyorum hiç sinirlenmiyorum.Malum bende Asker sayısı fazla, 1-2-3 te kaldık, birde hanım ettilermi 4.

    Gönder Pazara, sana pazarı taşırlar Alim ALLAH.:eek::eek::eek:

    Niye strese gireyim, zaten işyerinde o kadar strese giriyoruz, güzel memleketimin odunlarıyla.;)kikikikikiki

    İzmir'e bekliyorum abi, zaten uyandın zannedersem Aç gözünü Sahilevlerinde, gör bak kardeşin ne Çupralar yakalıyor.:D
     
  5. Derya Şencan

    Derya Şencan Üye Balıkçı

    Katılım:
    1 Mart 2010
    Mesaj:
    76
    Alınan Beğeniler:
    2
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    Marmara
    Cevap: İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–4-5

    Talip bey sizin hikayeleriniz beni etkiliyor okurken düşündürüyor bazen hikayelerinizde bana dair şeyler de buluyorum mesela Rabbimin, hatalarımızın çokluğundan dolayı gök gürültüsü ile bizleri azarladığı hissine kapılırım.bende böyle düşünürüm demişsiniz ya korkmuyorum diyenin alnını karışlarım bu çok doğru bir tabir korkmayan insan yoktur herkesin korktuğu bir şey vardır korkularından kaçan yüzleşmek istemeyen insan vardır sadece sizinde belirttiğiniz gibi Belki de onları bulup çıkarmak için, ihtiyacımız olan biraz cesarettir.
    hikayenizin devamını merakla bekliyorum elinize yüreğinize sağlık ...
     
  6. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Cevap: İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–4-5

    Teşekkür ederim Derya Hanım beğendiğinize sevindim. Sanırım pazartesi günü iki bölüm daha yayına vereceğim umarım devamını da beğenirsiniz. Selam ve saygılar...
     

Bu Sayfayı Paylaş