1. Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi.

30 Ağustos Zafer Bayramı

'KUTLAMALAR' forumunda er35han tarafından 29 Ağustos 2009 tarihinde açılan konu

  1. er35han

    er35han Üye Balıkçı

    Katılım:
    2 Aralık 2008
    Mesaj:
    127
    Alınan Beğeniler:
    0
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    izmir
    Web Sitesi:
    30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN ARKADAŞLAR.

    Başkumandan Meydan Muharebesi, Kütahya'ya bağlı Dumlupınar Köyü (şimdi ilçe olan) yakınında 30 Ağustos 1922'de Türk ve Yunan orduları arasında meydana gelen savaş. Diğer adı Dumlupınar Meydan Muharebesi'dir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından şahsen yönetildiği için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak anılır. Kurtuluş Savaşı'nın kesin bir Türk zaferiyle sonuçlanmasını sağlayan bu çarpışmanın yıldönümü Türkiye'de ulusal bayram olarak kutlanmaktadır.

    büyük yazar ve şair Nazım Hikmet Ran'ın Kurtuluş Savaşı Destanı adlı eserinden küçük bir alıntı yapacağım. lütfen dikkatle okuyun ;

    Kuvâyi Milliye - Yedinci Bap / Nazım Hikmet Ran

    922 Ağustos Ayı
    Ve
    Kadınlarımız
    Ve
    6 Ağustos Emri
    Ve
    Bir Âletle Bir İnsanın Hikâyesi


    Ayın altında kağnılar gidiyordu.
    Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.
    Toprak öyle bitip tükenmez,
    dağlar öyle uzakta,
    sanki gidenler hiçbir zaman
    hiçbir menzile erişmiyecekti.
    Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.
    Ve onlar
    ayın altında dönen ilk tekerlekti.
    Ayın altında öküzler
    başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
    ufacık, kısacıktılar,
    ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında
    ve ayakları altından akan
    toprak,
    toprak
    ve topraktı.
    Gece aydınlık ve sıcak
    ve kağnılarda tahta yataklarında
    koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
    Ve kadınlar
    birbirlerinden gizliyerek
    bakıyorlardı ayın altında
    geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
    Ve kadınlar,
    bizim kadınlarımız :
    korkunç ve mübarek elleri,
    ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
    anamız, avradımız, yârimiz
    ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
    ve soframızdaki yeri
    öküzümüzden sonra gelen
    ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
    ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
    ve karasabana koşulan
    ve ağıllarda
    ışıltısında yere saplı bıçakların
    oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
    kadınlar,
    bizim kadınlarımız
    şimdi ayın altında
    kağnıların ve hartuçların peşinde
    harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi
    aynı yürek ferahlığı,
    aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
    Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde
    ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
    Ve ayın altında kağnılar
    yürüyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.

    «6 Ağustos emri» verilmiştir.
    Birinci ve İkinci ordular, kıt'aları, kağnıları, süvari alaylarıyla
    yer değiştiriyordu, yer değiştirecek.
    98956 tüfek,
    325 top,
    5 tayyare,
    2800 küsur mitralyöz,
    2500 küsur kılıç
    ve 186326 tane pırıl pırıl insan yüreği
    ve bunun iki misli kulak, kol, ayak ve göz
    kımıldanıyordu gecenin içinde.
    Gecenin içinde toprak.
    Gecenin içinde rüzgâr.
    Hatıralara bağlı, hatıraların dışında,
    gecenin içinde :
    insanlar, âletler ve hayvanlar,
    demirleri, tahtaları ve etleriyle birbirine sokulup,
    korkunç
    ve sessiz emniyetlerini
    birbirlerine sokulmakta bulup,
    kocaman, yorgun ayakları,
    topraklı elleriyle yürüyorlardı.
    Ve onların arasında
    Birinci Ordu İkinci Nakliye Taburu'ndan
    İstanbullu şoför Ahmet
    ve onun kamyoneti vardı.
    Bir acayip mahlûktu üç numrolu kamyonet :
    İhtiyar,
    cesur,
    inatçı ve şirret.
    Kırılıp dağlarda kalan sol arka makası yerine
    şasinin altına, dingilin üzerine
    budaklı bir gürgen kütüğü sarmış olmasına rağmen
    ve kalb ağrılarıyla
    ve on kilometrede bir
    karanlığa yaslanıp durduğu halde
    ve vantilâtöründe dört kanattan ikisi noksan iken
    şahsının vekarlı kudretini resmen biliyordu :
    «6 Ağustos emri»nde ondan ve arkadaşlarından
    «... ihzar ve teşkil edilmiş bulunan
    ve cem'an 300 ton kabiliyetinde kabul olunan
    100 kadar serî otomobil...» diye bahsediliyordu.
    İhzar ve teşkil olunanlar,
    bu meyanda Ahmet'in kamyoneti,
    insanların, âletlerin ve kağnıların yanından geçip
    Afyon - Ahırdağları ve imtidadına doğru iniyorlardı.

    Ahmet'in kafasında uzak bir şehir ve bir şarkı vardı.
    Bu şarkı nihaventtir
    ve beyaz tenteli sandalları,
    siyah mavnaları,
    güneşli karpuz kabuklarıyla
    bir deniz kıyısındadır şehir.

    Vantilâtörde adedi devir
    düşüyor gibi.
    Arkadaşlar ileri geçtiler.
    Ay battı.
    Manzara yıldızlardan ve dağlardan ibaret.

    Sen Süleymaniyelisin oğlum Ahmet,
    çınar dibinde iki mars bir oyunla yenip Bücür'ü,
    kalk,
    sıra servilerin önünden yürü,
    çeşmeyi geç,
    mektep bahçesi, medreseler,
    orda, Harbiye Nezareti'nin arka duvarında
    siyah çarşaflı bir kadın
    çömelip yere
    darı serper güvercinlere
    ve papelciler
    şemsiye üstünde papaz açarlar.

    Motor mızıkçılık ediyor,
    bizi dağ başlarında bırakacak meret.

    Ne diyorduk oğlum Ahmet?
    Dökmeciler sağda kalır,
    derken, Uzunçarşı'ya saparken,
    köşede, sol kolda seyyar kitapçı :
    «Hikâyei Billûr Köşk»,
    altı cilt «Tarihi Cevdet»
    ve «Fenni Tabâhat».
    Tabâhat, mutfaktan gelirmiş,
    yani yemek pişirmek.
    Hani, uskumru dolmasına da bayılırım pek.
    Yaldızlı kuyruğundan tutup
    bir salkım üzüm gibi yersin.
    İlerde bir süvari kolu gidiyor,
    saptılar sola.

    Uzunçarşı'yı dikine inersin.
    Sandalyacılar, tavla pulcuları, tesbihçiler.
    Ve sen İstanbullu,
    sen kendi ellerinin hünerine alışmış olduğundan
    şaşarsın İstanbullulara :
    ne kadar ince, ne çeşitli hünerleri var, dersin.
    Rüstem Paşa Camii.
    Urgancılar.
    Urgancılarda yüz parça yelkenli gemiyi
    ve hesapsız katır kervanlarını donatacak kadar
    urgan, halat ve dökme tunçtan çıngıraklar satılır.
    Zindankapı, Babacafer.
    Uzakta Balıkpazarı.
    Kuruyemişçiler.
    Yemiş iskelesindeyiz :
    sandalları, mavnaları,
    güneşli karpuz kabuklarıyla
    yüzüne hasret kaldığım deniz.

    Sol arka lastik hava mı kaçırıyor ne?
    İnip
    baksam...

    Yemiş iskelesinden dilenci vapuruna binip
    Eyüp'te Niyet Kuyusu'na gittikti.
    Elleri yumuk yumuk,
    bacakları biraz çarpıktı ama,
    yeşil zeytin tanesi gibi gözler.
    Kaşları da hilâl gibi çekikti.
    Tam Kasımpaşa'ya yaklaştık, beyaz başörtüsü...

    Lastik hava kaçırıyor.
    Derdine deva bulmazsak eğer...
    Dur bakalım Babacafer...

    Üç numrolu kamyonet durdu.
    Karanlık.
    Kriko.
    Pompa.
    Eller.
    Küfreden ve küfrettiğine kızan elleri
    lastikte ve ihtiyar tekerlekte dolaşırken
    Ahmet hatırladı :
    bir gece nüzüllü babaannesini
    sedirden sedire taşırken
    kadıncağız...

    İç lastik boydan boya patladı.
    Yedek?
    Yok.
    Dağlarda avaz avaz
    imdat istemek?

    Sen Süleymaniyelisin oğlum Ahmet,
    sana tek başına verilmiştir üç numrolu kanyonet.
    Hem, hani bir koyun varmış,
    kendi bacağından asılan bir koyun.
    Süleymaniyeli şoför Ahmet
    soyun...

    Soyundu.
    Ceket, külot, pantol, don, gömlek ve kalpak
    ve kırmızı kuşak,
    Ahmet'i postallarının üstünde çırılçıplak
    bırakarak
    dış lastiğin içine girdiler,
    şişirdiler.

    Bu şarkı nihaventtir.
    Deniz kıyısında bir şehir...
    Beyaz başörtüsü...

    Saatta elli yapıyoruz...
    Dayan ömrümün törpüsü,
    dayan da dağlar anadan doğma görsün şoför Ahmet'i,
    dayan arslan...

    Hiçbir zaman
    böyle merhametli bir ümitle sevmedi
    hiçbir insan
    hiçbir âleti...
     
  2. Erkan MERT

    Erkan MERT Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    9 Ocak 2009
    Mesaj:
    807
    Alınan Beğeniler:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    İzmir
    Teşekkürler Erhan
     
  3. mehteran

    mehteran Üye Balıkçı

    Katılım:
    18 Kasım 2008
    Mesaj:
    286
    Alınan Beğeniler:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    Kütahya
    Güzel paylaşımın için teşekkürler kardeş.
     
  4. Necati AKKOÇ

    Necati AKKOÇ Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    20 Kasım 2008
    Mesaj:
    1,024
    Alınan Beğeniler:
    28
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    EGE
    paylaşım için teşekkürler erhanAlkış
     
  5. Sedo3535

    Sedo3535 Tba Okuru

    Paylaşım için teşekkürler Erhan abi.
     
  6. zafer nuruduk

    zafer nuruduk Gold Üye Gold Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Haziran 2009
    Mesaj:
    568
    Alınan Beğeniler:
    2
    Ödül Puanları:
    16
    Şehir:
    ege denizi
    erhan emegine saglık ğüzel ve anlamlı paylaşımın için teşekürler.
     
  7. Carti

    Carti Üye Balıkçı

    Katılım:
    22 Eylül 2008
    Mesaj:
    742
    Alınan Beğeniler:
    3
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    EGE KIYILARI ve ESKİŞEHİR TATLI SULARI
    Erhan abim paylaşım için teşekkürler..
    Emeğine sağlık..
     
  8. gülbaharlar

    gülbaharlar Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    18 Aralık 2008
    Mesaj:
    727
    Alınan Beğeniler:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    ege ve akdeniz
    Erhan abim paylaşım için teşekkürler ellerine sağlık
     
Yükleniyor...

Bu Sayfayı Paylaş