Son dönemlerde Mesnevi okumaları denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri M. Fatih Çıtlak. Mesnevi’nin ilk 18 beyti için yaptığı şerh ile dikkat çeken Çıtlak’a 18 beytin hikmetini sorduk. 8 Hz. Mevlana’nın Mesnevi-i şerifinde 18 beyit neden ayrıcalıklı bir yere sahiptir? İlk 18 beytin ayrıcalıklı oluşu Mesnevi’nin nasıl vücuda geldiğini çok iyi bilen ve senelerce bu manevi izleri takip eden kişilerin algısıyla farkındalık ve farklılık daha belirgin hale gelmiştir. Mesnevi-i manevinin ilk 18 beyti bizzat Hazreti Mevlana’nın kaleme aldığı satırlardır. Geriye kalan beyitleri Cenab-ı Pir müridi ve halifesi Hüsameddin Çelebi’ye söyleyerek yazdırmıştır. Derler ki, Cenab-ı Pir Hüsamettin Çelebi’ye hitap ederek mananın güzelliklerini Mesnevi kalıbına döktü. Hüsamettin Çelebi’nin idrakine hitap ederek onun kaleme alabileceği kıvamda kendisine tecelli edenleri aktardı ve böylece herkes bu kaynaktan istifade etti, bir şeyler alabildi. 818 beyit neler söyler dinleyene? Neler söylemez ki! Nelerden bahsetmez ki! Ruhlar aleminden dünya sahnesine, dünya sahnesinden semavata yükselen kanatlanan hazreti insana ve yere göğe sığmayan Cenab-ı Hakkın bir müminin kalbine inmesindeki hakikate, inkarda olana ikrarda olana ve 18. Beytin sonunda hem dinleyene hem de dinlemeyene işaret eden beyitler her şeyi anlatmaz mı? Farklı bir cihetten bakarsak akla ait bilgi seviyesindeki sözler her okunduğunda hep aynı ruh haliyle anlaşılır. Fakat kalbe ait sözler böyle değildir. Her dinleyiş ve duyuşunuzda farklı bir hissiyat hali yaşarsınız. 8Kur’an mealini okuyup kendince şerhedenler gibi Mesnevi’ye de yüzeysel anlamlar yükleyenler var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir kere şunu iyi bilelim Mesnevi-i manevi en güzel şekilde yazılmış Kuran-ı Kerim tefsirlerinden biridir. Belki tefsir denseydi bu kadar çok kişiye ulaşma imkânı olmayacaktı. Mesnevi-i Manevi hem iman ayetini tefsir eden hem Kevni oluş yaratılış ayetlerini açıklayan ve bunları yaparken de işin olmazsa olmazı diyebileceğimiz Kuran ayetlerini tefsir eden mühim bir eserdir. O halde şöyle bir paralellik vardır diyebiliriz. Kuran-ı Kerim’i usulüne uygun ve altyapısı olmadan tefsire kalkışanlarla Mesnevi-i manevinin temsil ettiği manayı sahayı bilmeden sufi usulünü anlamayan yahut kendine göre anlayanlar arasında bir paralellik vardır. Bu çok normaldir. Tersi olsaydı farklı değerlendirmelere yol açabilirdi. Günümüzde bilgi eksikliğinden ziyade haddini bilme ve kendini tanıma eksikliği vardır. Hz. Pir neden Ney’i anlatıcı kılıyor Mesnevi’de? Cenabı Pir bunu bizzat beyitlerinde hatta ilk 18 beyitte net bir şekilde anlatıyor. Neydeki özellikler aslında insanda bulunması gereken özellikler olarak nazarlarımıza veriliyor. İnsanların kendilerine göre hareket etmesi noktasını düşünürsek ney gibi olan insanda bu yoktur. Niçin? Ney kamışlıktan koparılmış balçıktan pislikten arınmış bataklığın, üzerinde bıraktığı eserleri dönüştürmeyi başarmıştır. Suyla gıdalanır havayı içine almaz ve kokuşmuş haldeyken bedenini kurutmuş kendisine nefes verecek olan zata ve onun dudağına erişmek için sararıp solmuş yetmemiş içinde ne var ne yoksa boşaltmış suyla beslenirken ateşle kızgın şişlerle bağrı delik deşik olmuş. Neyden musiki dinleyen biri “Ney arada bir kendinden de bir şeyler okuyor, şuradaki makamı neyzen üfledi ama şu aralardakini ney kendinden bir şeyler katarak yaptı” diyebilir mi? Diyemez. Hz. Pir neyden sesleniyor. Ney gibi riyazattan terbiyeden geçmiş imanlı sinelere ihtiyaç duyulduğunu çok latif bir şekilde anlatıyor. GÜLCAN TEZCAN İSTANBUL STAR GAZETESİ / SANAT Alıntıdır...