1. Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi.

Üstadlar Yeşil Kurtlar!-2

'Talip GİRGİN' forumunda Talip Girgin tarafından 5 Ekim 2009 tarihinde açılan konu

  1. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Gökyüzü ve Deniz'de, neler oluyor?
    [​IMG]

    Birtakım habis ruhların, bu yakın semadan geleceğe ait haberleri çalma teşebbüsleri sonucunda, Melaikeler ve semanın sakinleri tarafından, peşlerine mancınıkla ateş topları gönderilirmiş! Hoş, çaldıkları haberlere yalan katmadan aktarsalar belki af dilemeğe yüzleri olabilir’di kim bilir? Ama onlar, insanlar arasında fitne ve fesatlık yaratmak, haksız kazanç sağlamak ve insanları gelecek ile aldatmak gibi bir misyonerliğe soyunmuşlar.

    Bu gece gökyüzünde konfeti yağmuru var. Ateş topları önünde kaçışan, habis ruhların sergilediği zoraki bir şov!

    Falcılar, iskambilciler, medyumlar…
    Bir doğruya bin yalan katan sahtekâr casuslarınızın söylediklerine, kendiniz inanıyorsanız (!) başkalarını inandırmaya kalkmayın.
    Gaibi Allahtan başka kimse bilemez.

    (Tabi ki isteyen istediğine inanabilir. Mesela; Kayan yıldızların, Swift-Tuttle kuyruklu yıldızı tarafından bırakılan kalıntıların içinden Dünya’nın geçmesi sonucu oluştuğuna, atmosfere çok büyük hızlarla çarpan parçacıkların yanarak, yıldız kayması denilen meteor yağmuru olayının gerçekleşmesine neden olduğuna inanabilirsiniz.)

    İyi de, siz bir meteor parçasının kendiliğinden varoluşunu hiç gördünüz mü?
    ………..
    Ayın on dört’ünü on beşine bağlayan bir gecede, dolunay gökyüzünde kocaman bir gece lambası gibi ortalığı aydınlatmıştı!

    Ayı gördüm ya, yıldıza minnetim kalmadı artık”
    …….. .......

    Bu kez hiç iğrenmeden yeşil kurtların en irileriyle oltalarımı yemledim. Gün geçtikçe alışıyordum onlara, ay ışığında daha bir zararsız görünüyorlardı gözüme!

    Bu akşam topladık onları...
    Tazecikler, canlı canlı!
    Sevgili arkadaşım, kardeşim, boncuk Ali ile
    Ali küreği kullandı,
    Ben eleği.
    Sonradan Erkul kardeşimiz de geldi yanımıza.
    O’ da, kurtların yuvalarını buldu bize.
    Bütün kurtların yuvalarını başlarına yıktık!
    Otuz kırk tane kadar ancak bulabildik.
    Yakaladıkça hem iğrendik hem sevindik!
    Biraz da yazlıkçıların oralardan,
    En fosforlu en havalısından...
    Kırmızı küçük solucanlardan topladık
    Çerez niyetine
    Yesin balıklar diye.
    [​IMG]

    Ay’ın şavkında denizin içine doğru uzanan, bir yol belirdi! Oltalarımın yemlerini tazeleyip yakamozun kaybolduğu ışık yoluna (!) bütün gücümle fırlattım

    Zarganaların ve küçük balıkların mahalle baskısından kurtulup su üstünde dolunayın şerefine dans ettiklerini görür gibi oldum. Fakat rahat yok ki zavallı balıklara! Bu kez de, kepçe ile su üstünden bunları, sinarit ve levrek avı için toplayan sırtı avcıları zuhur etti hayalimin içine!
    ...

    Ali ve Erkul tepedeki yolun karşısındaki markete içecek almaya gitmişlerdi.

    Yorulmuştum, kollarım ve ayaklarımdaki ağrılar, taa beş gün öncesinden kalmaydı! Uykusuzluğum ise bu yorgunluğumun üzerine kapak olmuştu.

    Kamışların uçlarına mandallı metal zilleri kıstırıp bitkin bir halde takım sandığımın üzerine çöktüm. Sırtımı iskeledeki demir merdivene yasladım.

    ...

    Kolay değil, dört adet kamışın ucundaki (klasik takım) üçlü iğneleri periyodik olarak yarım saatte bir kontrol ediyor, sonra onları metrelerce öteye fırlatıyordum.

    Ellerimiz, kullandığımız yemlere bulaşınca ne açılan belimizi örtebiliyoruz ne kilitlenen bacaklarımızı kolayca düzeltebiliyoruz. İşimiz bittiğinde önce doğrulup bir ah çekiyor sonra elimizi kovadaki suyla yıkayıp çaputumuzla kuruluyoruz.

    Oltaları doğru yere yatırdığımızda, müthiş bir keyif duyarız ki anlatmakla olmaz; bunun zevkini o an yaşamak lazım. Oturacağımız yere çömelene kadar oltanın ucundan gözlerimizi ayıramayız. Bazen, yorulup diz çökene kadar, bazen inatlaşıp balık gelene kadar olta elimizde ayakta dikildiğimiz olur.

    Kamışı, iskeleden denize çekecek güçte ve irilikte hayali bir balık için patlamaya hazır tüfek gibi tetikte bekleriz. Zaman geçtikçe” hadi gelsene, nerde kaldın, hadi üzme bizi” gibi gelmesi muhtemel olan balıklara adeta yalvarmaya başlarız. Onlara şiirler yakıştırır, şarkılar besteleriz!

    Önce tatlı dille anlatmaya çalışırız meramımızı; sonra zaman geçtikçe umutlar yok olmaya başladığında
    Yine eve balıksız dönmenin getireceği o aşağılık, aşağılanma duygusu ile önce yemlere, sonra takımlara, sonra balıklara, sonra denize, sonra.... sonra... sonra… Alfabeyi tersinden okumak gibi bir şey işte!

    Av sonunda, balık tutmak için katlanılan eziyetlere değip değmeyeceğinin muhakemesi ve muhasebesi yapılır genellikle.

    Bazı arkadaşlar “Boş verin yahu, balık bahane, muhabbet şahane” safsatası ardına saklanarak evine giderken; arkadaşlarının veya meraklı birilerinin elindeki oltaları görüp “Balık var mı? Tuttun mu?” diye sorduklarında, onlara verecek “Bahane” ve “Şahane” cevapları olmayacağı için kamışlarını kimsecikler görmesin diye nerdeyse burunlarının deliğine sokma gayreti içinde olduklarını bilirim!

    Benim gibi bazen eve boş gitmemek için balıkçı tezgâhlarına düşenlerini de. Böyle zamanlarda bazı istisna tezgâhtar balıkçıların o kinayeli ve alaylı sözlerini hiç unutmam! Hele bize taze diye kakaladıkları bayat balıklar yok mu? Sıkıysa bu balıkları eve gidince ben yakaladım de! Pazarlık yapacak yüzümüz mü var birader? "Canın isterse" diyor paşam, "bunlar son; başka da yok":)

    Evden çıkarken “Yemek yapmayın akşama balık getireceğim” demişsen yandın. Balıkları satın almaktan başka çare mi var? Ev halkına balık yedir de nasıl yedirirsen yedir, ister tut, ister satın al!

    Allahtan söz vermiyorum. Bizim evde benden başka, herhangi bir balığı isteyerek yiyen de yok zaten! Tazesini yakalayana kadar mahalle baskısı yapmayı veririm olur biter!:)

    Biz insanoğluyuz; ihtirasımız ve egomuz bizi bu noktaya getirdiyse, takkeleri önümüze koyup doğaya zarar vermekten vaz geçmeli ve tekrar o eski verimli günlere dönecek tedbirleri almalıyız.
    Tabi ki burada amatör balıkçıların verdiği tahribattan çok sanayinin ve teknolojinin tahribatları üzerinde önemle durulmalı! Yoksa bizimkisi devede kıl!

    Gözlerim kapalı, kulaklarım pürdikkat zillerde...

    *“Denizin üstünde ala bulut
    Yüzünde gümüş gemi
    İçinde sarıbalık
    Dibinde mavi yosun
    Kıyıda bir çıplak adam
    Durmuş düşünür.
    Bulut mu olsam,
    Gemi mi yoksa?
    Balık mı olsam,
    Yosun mu yoksa?
    Ne o, ne o, ne o.
    Deniz olunmalı, oğlum,
    Bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla…”

    Karanlığın içinden ay’ın ışık yoluna giren ve geçen her saniye iskeleye yaklaşan bir karartı fark ettim.
    [​IMG][​IMG]

    Bu karartı, kıyılardan dalgaların denize sürüklediği herhangi bir eşya olabileceği gibi yük gemilerinden düşen veya atılan bir çöp (atık) ta olabilirdi.

    Göz yanılmasından olsa gerek, bazen ahtapot, bazen köpek balığı, utanmasam Marmara’da balina gördüğümü bile iddia edebilirdim korkumdan!

    Acaba yaklaştığında tanıyabileceğim (!) bir “Su perisi” olabilir miydi?

    Ya, gökyüzünde kaçarken ateş topları ile vurulan bir iblisten arta kalanlar…

    Veya batan bir gemiden kendini kurtarmaya çalışan batıkzedeler!

    Ya da evine geç kalmış bir balıkçı!

    Aklıma Ernest Hemingway’ın "İhtiyar Balıkçı"sı geldi.
    Hemen herkesin ezbere bildiği hazin bir öyküdür bu; Ne demişti o ihtiyar?
    "Beni adamakıllı yendiler... Hem de ne yeniş"
    "Yenilmedim aslında, belki biraz fazla açıldım, o kadar..."

    Bu karartı da, onun gibi fazla açılmış bir balıkçının olabilir miydi?
    İskelede defalarca yalnız kalmıştım ama ilk defa içime korku düşmüş ve üşümeye başlamıştım.
    Ali ve Erkul halen marketten dönmediler…

    Denize yatırılmış yedi adet kamışın, misinalarına dokunmadan iskeleye yanaşanın “Ernest Hemingway’ın ihtiyar balıkçısı gibi” beyaz sakallı, tonton bir ihtiyar olduğunu gördüğümde bütün korku ve endişelerim kayboldu.

    “Selamünaleyküm” dedi denizden gelen yabancı;
    “Aleykümselâm” diyerek selamına karşılık verdim.

    Ses tonu öyle tanıdık! Öyle samimiydi ki; sanki çok yakından tanıdığım biriymiş gibi.

    —Haydi gel, seninle biraz gezelim balıkçı!
    —Benim yanımda arkadaşlarım var, markete kadar gittiler, birazdan gelirler;
    —Arkadaşların marketten gelinceye kadar biz geri döneriz merak etme.
    —Arkadaşlarımda bizimle gelse?
    — Hayır, bu gezi sadece senin için.
    ...!
    —Haydi gel.
    Dayanılmaz bir güç beni, bu davete icabet etmem için zorluyor!
    —Tamam geliyorum.


    Devamı var...

    *Nazım Hikmet
     
  2. Sedo3535

    Sedo3535 Tba Okuru

    Talip abi,herzaman ki gibi harikasın, devamını merakla bekliyorum, emeğine sağlık
     
  3. ishak BALLICA

    ishak BALLICA ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    15 Ekim 2008
    Mesaj:
    3,466
    Alınan Beğeniler:
    102
    Ödül Puanları:
    48
    Şehir:
    İzmir

    Talip hocam yine harikasın...Bizlerin her daim yaşadığı yada yaşayabileceği ruh hallerini çok güzel özetlemişsin...
     
  4. ksk sedat

    ksk sedat Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Eylül 2009
    Mesaj:
    180
    Alınan Beğeniler:
    6
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    izmir ve çvr
    Talip bey valla devamını bende çok merak ettim.Bizi fazla merakta bırakmayınız lütfen saygılar.
     
  5. İsmail ESENCAN

    İsmail ESENCAN Admin Admin

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    11,450
    Alınan Beğeniler:
    10,056
    Ödül Puanları:
    5,113
    Şehir:
    İzmir
    Web Sitesi:
    Sevgili Talip Üstadım, paylaşım için teşekkürler kalemine yüreğine sağlık.

    Ernest Hemingway’ın
    "Beni adamakıllı yendiler... Hem de ne yeniş"
    "Yenilmedim aslında, belki biraz fazla açıldım, o kadar..."
    Yaşlı ihtiyarın bu sözü o kadar güzel bir söz ki anlayana.
    Yeri geldiğinde balık bizi öyle bir yeniyorki anlatamam bu duyguyu.

    Bazende düşünüyoruz, Allah balıkları yaratırken iyiki el ve ayak vermemiş, düşünsene ondan sonraki halimizi.:)
     
  6. ibrahimsepetçi

    ibrahimsepetçi Üye Balıkçı

    Katılım:
    21 Mart 2009
    Mesaj:
    89
    Alınan Beğeniler:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    ege
    talip bey üstadımız emeğinize sağlık.merakla bekliyorum.
     
  7. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Teşekkür ederim Serdar kardeşim sağ olasın:p

    Teşekkür ederim İshak Bey Üstadım. Biz olta balıkçısı olarak, birbirimizin kopyasıyız:)


    Vallahi Sedat Bey bende çok merak ve heyacan içindeyim (!) yazacaklarımın yazdıklarımdan daha anlaşılır ve daha manidar olabilmesi için çok dikkatli olmak zorundayım. İnşallah Allah Utandırmaz. Ancak, ilham perilerinin doğru zamanda bana gelmesi ile alakalı bir durum söz konusu! Son günlerde üst üste gelenler ilham perisi değil fatura ve masraflar! Bunlarda ağzımın tadını bozdu aglama Araya komik bir şey sıkıştırmak istiyorumkiki acımızı dindirsinhehe Görüşmek üzere efendim Selam ve saygılarımla...

    kiki şimdi balıkların el ve ayakları olduğunu düşündüm bir an için. Geçen gün Silivrideydim. Deniz'de sele kapılıp gelen koltuk ve sandalyeler vardı. Bir koltuğun üstünde güneşlenen karabatak; dayko ile bana kanat çırpıyordu! Dayko bana, "bu bulanık suyun altında neler var neler" dedi! Tabi o bana dükkanlardan gelen binlerce çift ayakkabı vs eşyadan ve tomar tomar paralardan bahsetmişti. Çay bahçelerinden suyla gelen sandalye ve masaların yanı sıra tavla, pişti, vs oyun kağıtları da vardı denizde. Şimdi biz yepyeni masa ve sandalyelerde oturup çay içiyorduk. Dayko dedim; İstermisin sular durulduğunda çay bahçesinden gelen masa ve sandalyelere karşılıklı oturmuş, ayağına da en kralından rugan bir ayakabı çekmiş kefalleri görelim! Ellerinde cıgara oradan bağırıyorlar "düşeş" sonra bize bakıp adice kısaparmak gösteriyor olsunlar. Dayko tam çayı ağzına götürmüştü ki çayı puşkurdu! Şimdi aklıma bu muhabbet geldi. Balıklar rugan ayakabılar ile bizden hem kaçıyorlar hem kısaparmak hesabıhehe

    Çok komik vallahi tabi hayal edenekiki
    Selam ve saygılarımla...

    Sağ ol İbrahim Bey dostum inşallah en kısa zamanda selamlar...:p
     
  8. AŞKIN

    AŞKIN Admin Admin

    Katılım:
    15 Ocak 2009
    Mesaj:
    2,426
    Alınan Beğeniler:
    147
    Ödül Puanları:
    48
    Şehir:
    EGE
    Web Sitesi:
    Emeğine sağlık Talip abim,paylaşım için çok teşekkür ederim.
     
  9. İsmail ESENCAN

    İsmail ESENCAN Admin Admin

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    11,450
    Alınan Beğeniler:
    10,056
    Ödül Puanları:
    5,113
    Şehir:
    İzmir
    Web Sitesi:
    Abi, hikayeden hikaye çıkarmakla senaryo yazmakla üstüne yok, helal olsun diyorum.Alkış
    Rugan ayakkabılı kefaller ha.kiki
     
  10. Murat VAROL

    Murat VAROL Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    800
    Alınan Beğeniler:
    6
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    Mardin
    Talip abi emeğine sağlık, paylaşımın için teşekkürler. Devamını en kısa sürede bekliyorum;)
     
  11. Van-Daym

    Van-Daym Üye Balıkçı

    Katılım:
    22 Eylül 2008
    Mesaj:
    69
    Alınan Beğeniler:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    İzmir
    Emeğine sağık talip bey,çok gezel bir konu açmışsınız,sağolun.
     
  12. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Okuma zahmetine katlandığınız için ben teşekkür ederim Aşkın kardeşim sağ olun, var olun:p

    Benim iki çift rugan ayakabım var her defasında giyerken kendimi KEFAL gibi görüyorumhehehehehehe

    Tamam Murat kaptan mesaj anlaşılmıştır. Elektrik kuyruğundan çıkar çıkmaz, su kuyruğuna oradan ttnet, oradan kredi kartına, orada nasıl olsa kavga edeceğim (!) beni Silivri ceza evine götürürler. Hakimler üç ay sonra sıra bana geldiğinde ilk vukatım olduğu için salarlar. Bende eve gelince
    kaldığım yerden devam ederim. O zamana kadar benim "Yeşil kurtlar" morarmış olur!hehehehehehe Şaka şaka en kısa zamanda yazacağım inşallah görüşmek üzere kardeşim sağ olasın:p


    Teşekkür ederim efendim sizler sağ olun:p Esasen muğla'nın Kızılyaka köyünü çok severim sizlerden kıymetli olmasın çok sevdiğim bir asker arkadaşım var orada. Onun için iki kez oraya gittim. İlerki günlerde ne yapar ne eder oraları size anlatırım bol bol resimleriyle birlikte. Selamlar...
     
    En son bir moderatör tarafından düzenlenmiş: 6 Ekim 2009
  13. Murat VAROL

    Murat VAROL Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    800
    Alınan Beğeniler:
    6
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    Mardin
    :eek: Aman abim latifesini dahi düşünmek hoş değil;) Herkezda dediğin gibi ilerleme kaydeder sana, bana geldimiydi muhakkak bir engele takılırız... Bu konuda kendi şansıma çok güveniyorum...kiki
     
Yükleniyor...

Bu Sayfayı Paylaş