1. Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi.

Üstadlar Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!

'Talip GİRGİN' forumunda Talip Girgin tarafından 17 Ağustos 2010 tarihinde açılan konu

  1. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Arşivimden:)

    "İyi güzelde başkanım! İnsanlar dibek taşı gibidir, yukarıdan atar aşağıdan çıkarırlar! Oy verene bir wc anahtarı veriyorum deseniz; balıkçılardan götürürsünüz işi zaten. Geri kalan ya ermiş ya delirmiş"


    Biliyorsunuz dostlar,balıkçılık mevsimi başladı;

    -Üç arkadaş balık tutmak için gül gibi rahatımızı bozarak kalkıp K.Çekmeceden iki vesait ile Eminönü’ne geldik. Biraz yürüdükten sonra saat 24.00 gibi, Galata köprüsü üstünde birçok vatandaş gibi bizde yerimizi aldık.

    Oltalarımızı çıkarıp dip takımlarını karides ile yemleyip suya yatırdık ve beklemeye başladık. Malum ramazan ayı yanımızda suyumuzu yiyeceğimizi getirdik. Ama yinede köprü üzerinde satılan sağlıksız yiyeceklerden almak zorunda kaldık! Ne etinden yapıldığı belli olmayan köfteler arkadaşlarımın midesinde kazan kaldırdı!

    Allahtan ben yanımda biraz poğaça filan getirmiştim. Saatler ilerlerken sahur vakti geldiğinde arkadaşlarım İETT otobüs durağında açık olan bir büfeye kayıntı yapmaya gittiler. Ben de bu arada yanımda getirdiğim yiyeceklerimi yedim. Ayıptır söylemesi 46 YTL lik 100 gram meşhur Kayseri pastırması ve el emeği göz nuru sekiz on adet peynirli ev poğaçası.

    Pastırmanın çemeni biraz kalın ve acılı olunca, fazladan, ellerimi yıkamak için getirdiğim suyu bile içtim! (Akşamdan beri 5 litre) Sabah ezanına yakın ben arkadaşlarıma oltalarımı emanet edip yeni camiye hacetimi görmek ve sabah namazımı kılmak için izin istedim. Yolda yürümüyor adeta tekerleniyordum.

    Yani yanlışlıkla biri palamut çapari iğnesini bana taksa sibobu yerinden fırlamış kamyon lastiğinden çıkan ses gibi Tıssssssss deyin küçüleceğim. Camiin etrafında 360 derece bir tur attım çeşme çok! Ama tuvalet yok! Uykulu gözlerle gelen bir vatandaşa tuvaletin yerini sordum. Bana bahçenin içinde olduğunu, fakat açık olmayabileceğini söyledi. Duymak istemediğim en son kelimeyi söyledi arkadaş, olsun! Malum bu psikolojik bir olay. Tuvalete yaklaştığınızda, çiş tutma sıkıntısı daha çok artıyor.

    Kenar köşe tuvalet ararken, karanlık ağaç dipleri gözüme çok cazip görünüyordu! Aniden karanlığın içinden önümde beliren, Kızılderili kabile reisi hatunlarına benzeyen, erenlere karışmış kendi kendine konuşan yarı deli yarı peri kadından aklım çıktı! Kedi gibi üç basamak birden fırlayarak yan yan uzarken elimle üst dişlerimi sıkı sıkı geriye iteleyerek; “Lâ havle velâ kuvvete illa billâh-il-aliyyilazim” diyerek ve karanlıklardan ürkerek tuvalet aramaya gittim.

    Amanın birde ne göreyim! Tuvalet kapalı. Namazdan niyazdan vazgeçtim, nerdeyse altıma yapacağım! Önce geniş bir saksı gözüme kestirdim, sonra çarpılırım korkusuyla "dur hele biraz daha soluğumu tutayım" dedim.

    Aklıma; şu baharatçıların arkasında ki “Rüstem paşa” cami tuvaleti geldi. Daha önce bir kez gelmiştim oraya. Yok, efendim paçaları bağlayıp salacağım ama sonra Eminönü’nden eve nasıl gideceğim?

    İki ay önce arabamı çalmamış olsalardı! Atlar Sultanahmet’e gider, orada açık bir tuvalet bulabilirdim. Bulamasam bile en fazla arabamın içine ederdim ne olmuş yani? Araba benim değil mi?

    Ikınıp sıkınarak diğer camiye doğru yürümeye başladım. Fakat sıkıntım çok fazla. Nazar değmesin ne zengin bir ülkeyiz biz yahu! Her yer ışıl ışıl ve kamera dolu; Dayanacak gücüm kalmadı yağmur donuma çiselemeye başladı! Yok, biraz etraf bahçe gibi karanlık olsa; hemen bir köşede sağanak yağış moduna geçeceğim. İşin içinde bütün dünyaya rezil olmak var kardeşim riske giremiyorum korkudan. Yok, hani “su uyur düşman uyumaz!” derler ya.

    Bu şartlarda paçaya salmak daha mantıklı yalandan denize düştüm der ıslaklığın gerçek nedenini örtbas etmiş olurdum. Fakat akşamdan beri beş litre su içmişim daha kaç kere denize düşmem gerekecek? Ya boğulursam tövbe tövbe şeytan alsın ağzımdan buşta, puştha, puşta, buhuşa neydi üleyn bu adamın adı? Tansu hanımı da geçtik vallahi, götürsün işte kardeşim sem amcaya yihhu:)).

    İşin ucunda sakarlık damgası yemek veya zatürree olmakta var. Bir yandan pavurya moduna geçiş yaparak gidiyorum diğer yandan dua ediyorum! Tam bu arada aklıma “Şeyda Günaydın”ın yazdığı bir fıkra geldi küçük bir şey:)).
    Mucize:

    Günün birinde üç adam ormanda yürürlerken karşılarına büyük ve vahşi bir nehir çıktı. Ama nehrin karşı kıyısına mutlaka geçmeleri gerekiyordu. Peki, bunu nasıl başaracaklardı? Birinci adam, dizlerinin üstüne çöktü ve tanrıya dua etti: “Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç ver!” Tanrı ona uzun kollar ve güçlü bacaklar verdi. Böylece nehrin karşı kıyısına geçebildi. Ancak bunun için 2 saat boyunca dalgalarla boğuştu ve 3–4 kez boğulma tehlikesi geçirdi. Ama başarmıştı!

    Bunu gören ikinci adam da tanrıya dua etti: “Tanrım lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç ve gerekli aracı ver!” Tanrı ona bir tekne verdi ve o da nehrin karşı kıyısına geçmeyi başardı. Ancak birkaç kez teknenin alabora olma tehlikesiyle karşılaştı.

    Tüm bu olan bitenleri izleyen üçüncü adam, dizlerinin üstüne çöktü ve tanrıya yalvardı: “Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç, araç ve zekâyı ver!” Tanrı adamı bir kadına dönüştürdü... Kadın haritaya baktı. Nehrin biraz yukarısına doğru yürüdü ve köprüden karşıya geçti… Teşekkürler Şeyda bacım.

    Bu vaziyette edilen duadan martıya veya kargaya dönüşme riski de vardı. Karga olmaya talip çok olduğundan ve ceviz kırmaya çalışmaktansa martı olup balık yakalamak daha iyi olurdu! İllaki balık duydun mu Gürol kardeşim.:))

    Gözlerime inanamıyorum son dönemeç ve ben halen çiseleme modundayım!

    Tanrım; olamaz! Bu tuvaletlerde kapalı yahu bu nasıl iş? Galata köprübaşı tuvaletlerinde üç asma kilit takılı, hem de en pahalısından, sanırsın merkez bankası! Yeni Cami bahçe tuvaleti ise bırakın kilitleri, Gazi mahallesinde kurulan barikatlar gibi tuvaletin önü yığılı. Rüstem Paşa Camiinde Osmanlı kilidi!
    Yahu sevgili Belediye Başkanım buralar da Bizans’ın hazineleri mi var? Yoksa Sultan Süleyman’ın hazineleri mi saklı?

    Bakınız 180 nin ci sayfaya pardon başkanım yanlış oldu “Şu çılgın Türkler” kitabı ile karıştırdım.

    Fen işleri müd. Üçüncü bölüm:
    Müdürlüğün hizmet ve görevleri.
    Madde 8
    f) Şıkkında "tuvalet" diyor. Bu şıkkı atlayan proje müdürünüz ile bir akşam Ramazan ayı bitmeden Galata köprüsünde balık tutmak istiyorum!

    Bakalım beyefendi sıkışınca ne halt edecek? Eminönü’yü çiş kokusu sarmış siz halen ramazan şenlikleri iftar çadırları vs.

    "İyi güzelde başkanım insanlar dibek taşı gibidir, yukarıdan atar aşağıdan çıkarırlar! Yok, hani oy verene bir wc anahtarı veriyorum deseniz; balıkçılardan kaput götürürsün işi zaten geri kalan ya ermiş, ya delirmiş."

    Ne varsa bizde var ama siz bunun farkında değilsiniz! Galata’yı yedi tepenin birinden seyretmekle olmuyor.

    Bak Pötürge’li hemşerim, laf aramızda ben yabancı değilim hani sizin şu mutemet Kemal Bey benim yakın dostumdur. Bana bir wc anahtarı ayarlayın neee olur Başkanım çok sıkıntı çekiyoruz çoook.

    Neyse şaka bir yana;
    Geçen yıl turistler Sultanahmet’te çiçeklere işiyor diye ortalığı kaldırmıştık değil mi?

    Şimdi adamlardan çoook özür diliyorum çok. Ne yapacaklardı gece olunca tuvalet bekçilerimiz evlerinde keyif çatarken biz acemi birliğindeki eski Kırıkkale tüfekleri gibi bacaklarımızı çapraz tutuyoruz. Sırf donları doldurmamak için. Tabi ki adamlar çimlere işeyecek! Dua edelim de başka yerimize işememiş bira fıçısı Hans’lar.

    Size ne yaptığımı söyleyeyim mi başkanım! O dar ve karanlık yoldan içeri girdim ve... Sağanak yağmur ile fırtına modunda serbest atışa geçtim.

    Yarı Leman Sam, yarı benden...

    Marmara’dan esen yeller tez gelir
    Etekleri yere değmez kız gelir
    Balıkçılara dünya işi vız gelir
    Martı uyur, karga uyumaz
    Kim bilir içinden ne fesatlık gelir!

    Arz ve talep üzerine devamı yazılacaktır işin içinde palamut var!
    Allah inandırsın bir palamut çektim… Aaa ikinci bölüme geçmişim iyi sahurlar efendim
    Sevgiler saygılar....

    15.09.2008
     
    En son bir moderatör tarafından düzenlenmiş: 17 Kasım 2016
  2. Ferit ERTÖZ

    Ferit ERTÖZ Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    7 Nisan 2010
    Mesaj:
    800
    Alınan Beğeniler:
    10
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    FOÇA-MORDOĞAN
    Cevap: Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!

    Alkış Talip abi konuyu çok güzel aktarmışsınAlkış

    İstanbulun göbeğinde " Medeniyetlerin Başkenti " tuvalet sıkıntısı en güzel böyle aktarılırdı zaten :)

    Yazını oukurken Talip abi, taa 25 yıl evvel yaşadığım bir olay aklıma geldi. Konuylada ne kadar da alakalı.

    Yıl 1985 Lise yıllarım o zamanlar, malum bir çoğumuzun Almanya'da yaşayan akrabalarımız var benimde o akrabalarımdan bir kaçı o yıl izinlerinde yine Türkiye'ye bizleri görmeye gelmişler. Hoşgeldiniz karşılamasından sonra bir koyu sohbet sorma gitsin derken laf Futbol'a geldi.

    Akrabalarım orada Futbol ile çok yakından ilgililer. Hatta antranörlük kurslarını bitirip bölgede yaşayan Türk Ailelerinin yetenekli çocuklarından oluşan bir takımın hem yöneticileri hem antranörleri yani kısaca herşeyleri..Alkış

    Yanlarında getirdikleri VHS kasetlerini açtılar hemen bak bizim takımın antrenmanları ve maçları izledik hep beraber.

    İzledik izlemesine de ben kaseti izlerken dondum kaldım adeta gözlerimin önünden neler geçiyor.:)

    O küçücük çocukları hafta sonu ( Pazar günleri) otobüs evlerinden topluyor, antrenman sahasına tam zamanında getiriyor, çok büyük sayılan bir komplekse giriyor çocuklar , formalarını ayakkabılarını giyip alabildiğine yemyeşil idman sahasına atıyorlar kendilerini neşeyle , cıvıl cıvıl ortam.

    Tüm techizat fazlasıyla var. Onlarca top, kalelerde fileler, iki farklı takımı ayıracak renkli giysiler ve daha bir çok yardımcı malzeme....

    Yine çok eğlenceli ama bir o kadarda disiplinli idman sonrasında çocuklar komplekse girip üstlerini değiştiriyor duşlarını alıyor biraz bişiler atıştırıp limonata benzeri vitaminli sıvılarını içiyor ve geldikleri otobüsle tertemiz bir şekilde evelerine gidiyorlar.( formaları orada yıkanıp ütülenip bir sonraki idman için hazır tutuluyor)

    O dönem bende çok ilgilenmiştim futbol ile. Hemen gözlerimin önünden kendi top oynadığım takımım geçti. Günlerden Pazar saat sabah 08:00 kalkmışım sevgili Annemin hafta içinde mis gibi yıkayıp hazırladığı formalarımı torbaya koyuyorum, oldukça eski ama başka olmadığı için kramponları kalmamış futbol ayakkabımı alıyorum, 1-2 limon da ceplerime ohh tamam şimdi çıkabilirim artık.

    İdman sahasına gitmek için önce dolmuş beklemem gerek o yüzden 2 saat önceden çıkıyorum aksilik olur da geç kalırsam hocam kızar. Dolmuş geldi bin ve idman sahasına kadar yaklaşık 20-25 dakikalık bir yolculuk. İdman sahasına vardım elimdeki torbayı açıp bir kuytuda yada ağaç arkasında jet gibi formalarımı giyip kendimi o toz toprak sahaya atıyorum.
    İdman toplarımız yamalı oldukça eski bazıları yarı patlak gibi ama olsun 10-15 tane kadar topumuz var.

    Fileleri olmayan kalelerde ısınma çalışmaları derken 2-3 saat kadar tozun toprağın içinde bazende kollarda bacaklarda sıyrıklar ile ve terden üzerlerine aşırı şekilde toz yapışmış formalarımız ile idmanı bitirip evimize dönüyoruz.

    İşte Talip abi 25 yıl önceki durum ve aramızdaki korkunç uçurum.

    Ama sanırım o korkunç uçurum hala giderilememiş gibi. 2010 Yılının istanbul'unda defi-hacet yapacak bir yer bulamayan turistler ( ve bizler ) başka napsınlar ki....

    Umarım sıkmamışımdır Talip abi.

    Paylaşımın için teşekkürler.

    Kalın sağlıcakla....
     
  3. ishak BALLICA

    ishak BALLICA ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    15 Ekim 2008
    Mesaj:
    3,466
    Alınan Beğeniler:
    102
    Ödül Puanları:
    48
    Şehir:
    İzmir
    Cevap: Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!

    Sevgili Talip ağabey'im, bu yazınızı sanırım bundan bir kaç sene önce bir başka ortamda denk gelmiş ve emin ol gözlerimden yaş gelircesine gülerek büyük bir zevk ile okumuştum...Hocam, kaleminizin mizah gücüne her daim saygı duyuyorum..

    Normal şartlarda her insanın içine düşebileceği haliyat-ı ruh hali ancak bu kadar net anlatılabilir...

    Not: Beni kırmıyarak arşivinden bu yazını bularak bizler ile paylaştığın için teşekkürler...
     
  4. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Cevap: Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!

    Bilakis çok güzel bir katkıda bulunmuşsun Ferit kardeşim. ilgiyle okudum. Katkın için teşekkür ederim sağ ol. Yazılarımın altına herkes başından geçmiş küçük bir anektod yazarsa, daha güzel bir paylaşım olur diye düşünüyorum tıpkı sizin yaptığınız gibi. Selamlar...:p

    İshak Bey kardeşim bu güzel yazıyı hatırlattığınız için asıl ben teşekkür ederim. Bunun devamıda var, ancak harddiskte mahsur kaldılar. WD Elements 500 MB harici harddiskimin adaptörü bozuldu. Sefaköyde aradım bulamadım bir iki güne kalmaz ist. içinde aramaya gideceğim. İnşallah bulurum. Gerçekten palamut yakaladım o köprüde:) Selamlar...

    Not: Geç cevapladığım için özür dilerim ancak fırsat bulabildim.
     
  5. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Cevap: Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!

    [​IMG]
    [​IMG]
    [​IMG]

    Siz Talip ağabeyinize destek çıkın, ben size Galata köprüsü üzerine Cafe bile yaptırtırım. :) :) :)
     
    En son bir moderatör tarafından düzenlenmiş: 3 Ocak 2012
  6. çimentepeli

    çimentepeli Üye Balıkçı

    Katılım:
    11 Ocak 2009
    Mesaj:
    0
    Alınan Beğeniler:
    19
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    Ege Kıyıları
    Cevap: Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!

    AlkışAlkışAlkışAlkışAlkışAlkışAlkış
     
  7. diver26

    diver26 Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    3 Haziran 2009
    Mesaj:
    261
    Alınan Beğeniler:
    0
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    İzmir
    Cevap: Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!

    Talip Üstad kaleminize sağlık, büyük keyifle okuyorum yazılarınızı..
    Ferit sana da çok teşekkür ederim katkından ötürü..
    İshak Üstadım vesile olduğunuz için bir teşekkür de size, kabul buyurunuz lütfen :)
     
  8. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Cevap: Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!

    Teşekkür ederim Suat Bey beğendiğinize sevindim...Hazır bu konuyu elime almışken yarım kalmış, devamını da arşivlerden bulayım kiki Selamlar...
     

Bu Sayfayı Paylaş