1. Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi.

Üstadlar Fethiye, İst. Yol arkadaşım–11

'Talip GİRGİN' forumunda Talip Girgin tarafından 2 Kasım 2010 tarihinde açılan konu

  1. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    [​IMG]
    “Adam kalkmış Kanada’dan, İngiltere’ye gelmiş. Oradan İzmir’e inmiş. İzmir’den otobüse atlayıp öğleden evvel Ölüdenize’gelmiş. Biraz yüzdükten sonra, vurmuş kafayı lacivert suların etekleri dibindeki çam ağaçlığın içinde, birkaç saat uyumuş. Şimdi beraber bir gece yolculuk yapıp İstanbul’a gideceğiz. Sonra, Topkapı sarayını vs yerleri gezip, bir akşam İstanbul’da kaldıktan sonra tekrar İzmir’e dönecek. Tekrar uçağa binip İngiltere ve oradan da, tekrar Kanada’ya gidecek. Hem de bunu 21 yıl önceki iletişim, ulaşım ve teknoloji ile yapıyor!” Demek ki üç gün için dünyanın öbür ucundan bile gelinebiliniyormuş?
    Tom Bentley Fişher ile tanışmamız bir önceki yazımdaki kadar kolay olmadı elbette!
    Onunla anlaşana kadar göbeğim çatladı. Benim İngilizcem ile onun Türkçesi, otobüs içi meydan muharebesine dönmüştü; yanlış anlaşılma yüzünden bu muhabbetin sonunun, karakolda bitme ihtimali bile vardı.
    Ben kendisine tarzanca el kol hareketleri ile destekli bir soru soruyorum, o’ bana, on beş tana sıralıyor. Dur kardeşim bir dakika acelen ne?

    Utandım, kızardım, bozardım yanımızda bana yardım edecek, İngilizce bilen bir Allahın kulu yok. Hoş o’da Türkçe bilmiyor ya, neden utanan ben oluyorum onu da anlamış değilim!
    Yok, adam biraz geçimsiz biri olsa ve ben ondan rahatsız olsam! Yerimden kaldırıp, cama kafayı yaslayıp, arkamı dönüp uyuyacağım, adam meraklı ve samimi, kıramıyorum kardeşim misafir.
    Baktım etrafta bizi seyreden kimse yok. El, kol hareketleri ile birazda alaylı bende ona aklıma gelen sorularımı sıraladım, anlamıyor ki! Nasılsa son durakta birbirimize arkamızı dönüp gideceğiz.
    Ontario kurtlarını! “Kaptan Swing, Mister Blöf, Gamlı baykuş ve puik'i sordum. Texas, Profesör ve Rudiyi sordum. Tommiks’i Doktoru ve kanyakçıyı sordum. Niagara şelalesini sordum.
    Büyük şef “kırmızı bulut”un bir sözü geldi aklıma; “Bize birçok söz verdiler, hatırlayamadığım kadar çok; bir teki dışında tutmadılar; topraklarımızı alacaklarımızı söylediler ve aldılar.” Bu arkadaşın ataları mı, yapmıştı bu kalleşliği? O, Kırmızı bulutun torunlarını sordum ona!
    Kuzey batı geçidini, Eskimo’ları, kardan buzdan evleri, buzlar altındaki koca balıkları fok ve balinaların katillerini sordum ona.
    Küçükken Texas, Tommiks, Kaptan Siwing, Zagor, Kızıl maske vs, çok okurdum.
    Kahramanlar genellikle, Kızılderilileri çok bol bulduklarından olsa gerek! Üçünü beşini bir arada birden katlederler ve bizde bunlardan büyük bir haz alırdık. Şimdi sevmiyorum artık o kızılderilileri katledenleri!
    Aldatıldığımızı anladığımda bu soluk benizlilere hiç güvenim kalmamıştı. Sevgimde...
    O da bana Osmanlı padişahlarını sordu! Osman Gaziyi, Yıldırım Beyazıt’ı, Fatih Sultan Mehmet’i, Kanuni Sultan Süleyman’ı vs. Neyin peşindedir bilmiyorum ama hiçte kolay biri değildi.
    O zamanlar otobüste sigara içmek serbest tabi. Cebimden marlboro’yu çıkarttım ve Tom’a uzattım, O’ cebinden uzun samsun’u çıkarttı, bana uzattı. (Tersliğe bakın, birbirimizi işgal etmişiz bile-:)))
    Sağ elimi kalbimin üstüne getirerek, sol elimle paketi uzatırken, başımı da emme basma su tulumbası gibi bir aşağı bir yukarı sallıyordum. "al al, hadi utanma"
    Buraya kadar, her şey güzel. Tom, benim uzattığım sigaradan bir tane aldı ve ağzına götürdü şak diye çakmağı çaktım ve ona uzattım.
    Tom bana, “sen yak” der gibi elimi geri itti, yok canım olur mu öyle şey, “önce sen” ısrarlarıma dayanamayıp sigarasını yaktı.
    Efendim Tom bana öyle güzel özetledi ki durumunu; Ben İngilizce bilmem. O’da Türkçe ne de güzel anlaşmışız!
    Bize yardımcı, elimizde sadece kâğıt ve kalem vardı.
    Kanada’dan, İngiltere’ye oradan İzmir’e, uçakla gelmiş, oradan Fethiye Ölüdeniz’e, bu sabah otobüsle gelip Ölüdeniz vs gezdikten sonra, buradan İstanbul’a giderek, Topkapı Sarayı, Sultanahmet, Kapalıçarşı, Beyazıt’ı gezecek ve bir gece kaldıktan sonra, tekrar İzmir’e dönüp oradan İngiltere’ye, oradan da Kanada’ya evine gidecekmiş.
    Mesleği Tiyatrocu, gitarist, piyanist, yazar birde konser şefi imiş. Pöh pöh kaldı mı başka? Yanında çalışanlarının bana resimlerini gösterdi. Kıyafetine bakınca sanki hepsi palavra gibi geliyor!

    Şimdi bunu yazarken bizim baterist geldi aklıma; hem Fenerbahçeli, hem baterist, hem gitarist, hem darbükatör, hem balıkçı hem Aşk ve evlilik konusunda uzman, hem, hem, hem yahu hangisini sayayım on parmağında on marifet maşallah benden de fazla birader.

    Boğazda oturuyor bir balık resmi görmedik! Ben her gün boğazda cirit atıyorum bir davul sesi duymadım. Sanki bana, hepsi balon gibi geliyor ya hadi hayırlısı-:))
    Mola verilince:
    Bir şeyler yemek için lokantaya girdik. Hafif şeylerle geçiştirdik. Yanımda Tom olmasa, bu kadar yemekle kalır mıydım bilemiyorum. Ben aç kalırken adam formunu koruyormuş birader, olacak iş değil. Bak, bu adam Ali Gülcü ile benim bir sabah kahvaltımı görse, hele hele Ali'nin, seyrederken boğulur vallahi:)) Az önce anlattığım sigara muhabbeti hep aynı şekilde sürüyordu, ben, hep aynı misafirperverliği en uç noktaya kadar sürdürdüm.
    Nasıl ki Marmaris’teki dostlarım bana, bir kuruş harcatmadılar ise, bende Tom’a İstanbul’a kadar bir kuruş harcatmadım. Gak deyince su, kahve vs. Gık deyince yemek ısmarladım. Adam misafir kardeşim yakışır mı biz misafirperver Türklere?
    Mola’da içtiğimiz sigara yetmemiş gibi mola’dan sonra hareket edişimizin ilk kilometrelerinde yine sigara yakacağız, bu kez Tom samsunu gözüme dayadı, aslında sigara içmiyordum iş olsun diye yanıma almıştım o günlerde modaydı bu!
    Bende Tom’u kırmayarak bir sigarasını aldım.
    Heyecanlı ve titrek ellerle kibriti çaktı; işte bu çok fazla, hem sigara hem ateş aynı kişiden olmaz. Kendime yediremem!
    “Önce sen” diye adama tutturdum. Ben ona doğru elini ittiriyorum, o bana doğru diğer elinle destek alarak, ateşi ittiriyor.
    Sen bana, ben sana derken; Tom’un eli yanmak üzereyken, kibriti yere atmak zorunda kaldı! Kibrit yerde halen yanıyordu az daha otobüsü yakacaktık.
    Bu dakikada, Tom’un suratı bir asıldı, bir asıldı ki, al mektuplarını ver mektuplarımı!
    “Öküz öldü ortaklık bitti” hesabı...
    “Bu aşk burada biter” den, bin beter bir hal var ortada!
    Şimdi ben bu durumu nasıl izah edeceğim? Bir elinde sigarası, diğer elinde kibriti, surat bir karış, başını soluna çevirmiş dışarıyı seyrediyor bizimki.
    Sigarayı ağzıma koydum, sol elimle onun sağ eline vurdum. “Yak” dedim, gözlerinin içini sevinç kapladı! Kibriti çaktı, sigaramı yaktı. Bende aynı elimle onun sağ eline “tık tık” vurup başımı hafif sağa doğru eğerek, sağ elimi de kalbime götürerek eyvallah dedim! Ooooh be, her şey eski haline döndü.
    Devam edecek…


    50- İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–1 (Arşiv)
    51- İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi– 2
    52- İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–3
    53- İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–4-5
    54- İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi 6-7
    55- İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–8
    56- İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi–9
    57- İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi-10
    58- Fethiye, İst. Yol arkadaşım–11
    59- Ege Gezisi - 12
    60- Gezi: Bölüm- 13 (Final)
     
    En son bir moderatör tarafından düzenlenmiş: 2 Kasım 2010
Yükleniyor...

Bu Sayfayı Paylaş