1. Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi.

Üstadlar Beni Çocukluğuma Götüren Nesneler!

'Talip GİRGİN' forumunda Talip Girgin tarafından 1 Ağustos 2009 tarihinde açılan konu

  1. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    [​IMG]

    Bahçe kapısından içeri girdiğimde yerlerde içleri boş renkli renkli çikolata, gofret, şeker kâğıtları ve kutuları ile karşılaştım. Belli ki rüzgâr onları bakkalın önünden alıp, benim bahçeme süpürmüş!

    Bizler çocukken mahallemizin bakkalında, kâğıdın da mani yazılı sütlü şeker, kaynana, fasulye, elma, horoz, akide, peynir şekerleri vardı. Süslü tahta raflarda, cam kavanozlardaki bu yiyecekler, hepimizin hayalini süslemekteydi.

    Geçenlerde “Elveda Rumeli” dizisini izlerken, yoksul düşen “sütçü Ramiz” ve ailesi, kırlardan labada toplayıp yemek yapmışlardı. Bunu öğrenen Bediha Hanım ve kasap Cabbar Efendi; “ne zamanki, kilerde yiyecek biter o zaman insanlar fakir düşer ve labada toplayıp yerler, öyleyse onlara yardım edelim” demişlerdi.

    1960 yılların sonlarına doğru bizim yaşadığımız yerde insanların büyük bir çoğunluğu (bu günkü, Yeşilköy havaalanı sınırları içinden ve ayamama deresinin kenarlarından) labada, ekşikulak ve mantar toplarlardı!

    O zaman etrafımızda çokça üzüm bağları vardı. Avcılar av köpekleri ile tek tük evlerin hemen yakınlarında, sarıasma, karatavuk, üveyik ve tavşan avlarlardı.

    Çocuktuk, bizde üç beş arkadaş elimizde sapanlar ile avlanırdık. Börtü böcek dünyasını keşfettiğimizde bir gün kertenkele ve yeşilbaşı, bir gün çekirge ve kelebeği, bir gün kumru ve güvercini, bir gün saksağan ve kargayı, Bir gün uğur böceği ve ağustos böceğini bulur yakalar kendi hayvanat bahçemizde (!) bakkal Osman amcadan aldığımız, mis gibi şeker, bisküvi ve çikolata kokan kutularda veya elek telinden yapılmış kafesler içinde sergilerdik.
    Ta ki rahmetli anneciğim onları bize azat ettirene dek!

    Geceleri çırçır böceklerinin serenatları ile uyurduk. Bazen cam kavanozun içine hapsettiğimiz ateş böceklerini seyrederken onların içinde görünmeyecek kadar küçük pil ve ampul olduğunu düşünürdük. Çocukluk işte.

    Rahmetli babamın Beyazıt’tan alıp getirdiği bir çuval dolusu sarı tokalı kahverengi, mavi yazlık ayakkabıların içinden en güzelini seçmek için yarışırdık! Kışın içi tüylü DERBY lastik botlarda olduğu gibi!

    Vücudumuzdaki elektriği çoğu zaman yalınayak gezerken toprağa bırakırdık. O zaman şimdiki gibi her yerde cam, çivi, gibi kesici aletler yoktu tabi, en fazla ayağımıza batacak bir diken veya kuru bir dal parçası olurdu!

    Bir gün hiç unutmam ben ve arkadaşımın ağabeyi Şahmerdan, bozuk bir masa saatinin zembereğinden sinema makinesi yapmış ve eski bir evi, güya sinema gibi süslemiştik. 25 kuruş karşılığında mahallenin çocuklarını içeriye doldurmuştuk. Bizde de, “şansa bak” zemberek fazla sıkıldığı için kırıldı ve bütün topladığım paraları geri vermek zorunda kaldığım için çok kızmıştım.

    Zemberek oyunbozanlık yapmasa, eski bir radyonun pil yatağında ki altı adet pilin verdiği enerji ile küçük ampulün önündeki cam merceğin arasından geçen çöpten bulduğumuz sinema filmlerinin gölgeleri, beyaz kartondan yaptığımız sinema perdesinde, bizim de ilk filmimiz oynamış olacaktı!

    Bu bir kırılma noktasıydı! Makinemiz bozulmamış olsa, filmler hayal meyal beyaz perdede oynayacak ve bizler çocukça eğlenecektik. Ayrıca kazandığımız paralarla koşarak eve gidecek “anne bak ben para kazandım” diye böbürlenecektik.

    O gün, bu gündür, bütün zembereklere düşmanım... Bizim Alferedo olma merakımızın içine etti bu zemberek!

    Bu günlerde içinden lağım ve fabrika atıkları akan "Ayamama" deresinde, bir zamanlar bütün semtin çocukları yüzerdik. Bazen atletimizin uçlarından tutarak küçük kırmızı balıklar yakalardık. Yine bulduğumuz bir kap içinde onları eve getirir, günlerce onları ekmek ve sinekle beslerdik!

    Balıkların öldüklerini gördüğümüz de, başında oturur saatlerce üzülür ağlardık. Daha henüz tam olarak okuma yazmayı bile çözememişken Teksas, Tommiks, Zagor, Kaptan Swing, Zembla, Mandrake, M. No gibi çizgi kahramanlarını okur onlarla birlikte maceradan maceraya sürüklenirdik!

    Çoğu zaman avuçlarımı ağzımın kenarında birleştirerek, bengal ormanlarında; Kızılmaskee diye bağırarak uyandığımda, rahmetli babam; üln senin kızılmaskene de sana da deyip, sabah kalktığında bütün Kızılmaske vesaire kitaplarımı toplar, tavan arasına atardı. Sonra ben ne yapar, ne eder onları tekrar alır ve defalarca okurdum!

    *****************************************************************

    Bazen, mahalleden arkadaşlarla muhallebi yemeğe giderdik. Bir gün hiç unutmam Sebo ile birlikte muhallebiciye gitmiştik.

    Sebo kaşığını bol kırmızı şerbetli muhallebiye daldırıp çıkarırken vallahi ne söylediğimi bilmiyorum ama Sebo’cuğuma komik bir şey söylemiş olmalıyım ki öyle bir pohladı ki muhallebi tabağını fukara sümüğü ile doldurdu!

    Ben kendimi dükkândan dışarı nasıl attığımı hatırlamıyorum. Bugün halen o günü anar ve tebessümle güleriz.

    Sebo ile bir iki anekdot;

    —Yine bir gün bu Sebo ile sinemadan çıkmış geliyoruz yaşım 14–15 Sebo benden bir yaş büyük. Ben Sebo’nun önünde geri geri geliyor ona Burclee (!) modunda yumruk sallıyorum. Benim yumruk Sebo'nun suratında istem dışı patlayınca, burnundan oluk oluk kan gelmeye başladı. Özür dilemeye meydan kalmadı Sebo'cuğum eline ne geçerse bana gönderiyor. Hele fırlattığı kırık tuğla parçalarını görünce işin ciddiyetini kavrayıp arkama bakmadan kaçtım. Sebo beni eve kadar kovaladı. Ertesi gün Sebo'ya iki porsiyon cevizli pres kadayıf ısmarladım da siniri anca geçti:D

    —Fakat hiç unutmam bu Sebo’nun zirai merakı yüzünden rahmetli babamdan öyle bir dayak yedim ki halen dün gibi hatırlarım. Önce mantar toplamaya gittik, sonra kuzukulağı ve labada; sanki arkadaş Oktay usta! Sana ne be kardeşim bırak annen toplasın labadayı bilmem neyi!

    Bir çuval labada, kuzukulağı ve mantar ile eve geldik. Rahmetli babam burnundan soluyor ama hiç çaktırmadı. Bende “Hiç bozuntuya vermeden bak baba neler topladık” dedim.

    Bana;

    “Aa ne güzel nerden topladınız bunları” diye sordu. Bende dere kenarında ki fidanlıktan dedim.

    İyi tamam götür içeri dedi ve peşimden gelip kapıyı kitledi. Sonra pata küte, al sana fidanlık, al sana labada, alsana ekşi kulak, al sana mantar!!!aglama

    Ertesi gün Sebo dışarıdan bağırıyor Taliip! sakın o mantarları yemeyin onlar zehirliymiş.... Bende içeriden bağırıyorum senin mantarının daa... Senin dee...:mad:

    Evden izinsiz mantar toplamaya gittiğim için babamdan bir ton dayak yemiştim ve bu fikir Sebo’dan çıktığı için ona çok kızmıştım. Kaç gün onunla konuşmadığımı hatırlamıyorum.

    Bir gün Sebo koluma girip beni tatlıcıya götürünce, daha fazla küs kalamadım. Yalnız ben ondan fazla dayak yediğim için kaç porsiyon tatlı yediğimi de hatırlamıyorum:D

    Bak kendi yok Allahı var çok tutumlu çocuktur Sebo; küçük kahverengi cüzdanın da her zaman benden fazla parası olurdu, halen de öyledir.:rolleyes:

    Şimdi ikimizde çoluk çocuğa karışınca ne sinemaya gidebiliyoruz ne mantar toplamaya arada balığa gidiyoruz. Bu kez de Sebo kamışı kıyıya paralel sallayınca tüm oltacıların oltalarını karıştırıyor. :confused:

    Ben kendisinden yüz metre mesafede olta atıyorum. Bazen beni oradan bile yakalıyor! ) Bir gün hiç unutmam balıkçının biri, tam da balık çıkmaya başladığın da, takım çantasını neyin topladı ve Sebo’ya “balıktan değil ama senden bıktım. Ne bela adamsın sen be, bana kafayı yedirttin!! aglama Allah melanı versin, üç kuruşluk bir keyfimiz vardı onun da içine ettin.aglama
    Al bütün balıklar senin olsun” :mad:deyip hızla uzaklaştı.

    Sebo’cum hiç tınlamadı tabi o kamışla adeta savaşıyor. Bir gün onu denize atarlarsa hiç şaşırmam hehe

    Aaa Afgan dede nerdesin be...
    Bize çocukluğumuzu satarmısın?
     
    En son bir moderatör tarafından düzenlenmiş: 4 Ağustos 2009
  2. Sedo3535

    Sedo3535 Tba Okuru

    Talip abicim eline yüreğine sağlık, ne kadar da güzel anlatmışsın anılarını, çocukluğundan sunduğun bu kesitler için çok teşekkürler Talip abicim.
     
  3. ahme+

    ahme+ Üye Balıkçı

    Katılım:
    10 Ocak 2009
    Mesaj:
    686
    Alınan Beğeniler:
    2
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    Bilecik ve çevresi
    üstadım diline, kalemine sağlık bu arada
    bizede çocukluğumuzu hatırlattın teşekkürler.
     
  4. gülbaharlar

    gülbaharlar Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    18 Aralık 2008
    Mesaj:
    727
    Alınan Beğeniler:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    ege ve akdeniz
    elinize sağlık paylaşım için teşekkürler
     
  5. zafer nuruduk

    zafer nuruduk Gold Üye Gold Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Haziran 2009
    Mesaj:
    568
    Alınan Beğeniler:
    2
    Ödül Puanları:
    16
    Şehir:
    ege denizi
    talip hocam bu güzel anılarını bizlerlen paylaştıgın için emegine saglık zaman okadar çabuk geçiyorki bir düşünüp geriye baktıgında herşeyin degiştigini zamanın akıp gitigini bile fark edemiyrosun geriden kalanlar sadece anılar :rolleyes::rolleyes: emegine ve kılevyene saglık.
     
  6. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Hasan biraderim bu Sebo çok yetenekli bir arkadaş ama gelgelelim balık işinde tam bir fiyasko! Yakınlarında durmak cidden çok tehlikeli. Bu küçükken birde futbolda bu denli tehlikeliydi! Çift kale maçlarda bunu kale önünde bek oynatırdık, topa vurduğu hiç görülmemiştir!!

    Geleni aşağı indirirdi! Dizini hiç kırmaz yelkenli direği gibi ayağını kalçadan dümdüz çıkarır, artık rakibin neresine gelirse hehe Sıkıysa bir şey de!! Daha o zamanlar bile adam goril gibi kıllıydı. Göğüs kılları ile sakalları birbirine karışık sınır belli değil:eek:

    Yağmur yağdığında onun kaşlarını çadır olarak kullanıyoruz biz.:rolleyes:

    İyi arkadaştır iyi :p
    Balıkçılığa o kadar meraklı, o kadar meraklı ama bir o kadar da beceriksiz yemi, yeri, takımı, hep yanındakinden ister, biri eksik olsun dünyanın en çekilmez en mutsuz adamı olur. O günü, sana akşama kadar zindan eder!:mad:

    Biraz kızsan hemen "seninde bana işin düşer nasıl olsa" diye tehdit ediyor. Eh bak bunu doğru söylüyor. Kendi yok Allahı var
    çok dürüst adamdır. Benim dükkanın yedek anahtarları hep onda durur. Sormadan birşey almaz hani derlerya "gavur" gibi çalışır. İşte bu böyledir "gavur" gibi çalışır para da almaz :rolleyes: Zorla cebine koyarım parasını Allahı var az demez, bu çok der!
    Eee biz de katlanıyoruz işte tenhalarda onun bu acemiliğine çok mu?aglama
    Dediğin gibi Hasan biraderim balık tutmak için Kimsesiz ve birbirimizden uzak yerleri tercih ediyoruz:)

    Ne olur ne olmaz bu yaşta yine onun yüzünden dayak yemeyelim:rolleyes: hehe
    Selamlar...



    Ben teşekkür ederim Serdar kardeşim yorumun ve katkın için sağ ol. Selamlar...

    Arada hatırlamak lazım değil mi, Ahmet ağabeyim...
    Sonra bıraktığı o tatlı tebessüm var yüzümüzde. Hepimiz bir zamanlar çocuk değilmiydik? Ya şimdi ne değişti? Saçlarımızda aklar, yüzümüzde kırışıklar; (Saçı olmayanları tenzih ediyorum:) ) Ama halen olta ile balığa gidiyoruz ve çocuklar gibi seviniyor eğleniyoruz!!

    Demekki balığa gittiğimiz gün bizler geçmişi veya geçmişte yaşıyoruz! Öyleyse gözlerimizi kapayalım ve hayal edelim... Balıkçı Hasan kardeşimin video örneğinde olduğu gibi hep birlikte;

    Dağ başını duman almış
    Gümüş dere durmaz akar
    Güneş ufuktan şimdi doğar
    Yürüyelim arkadaşlar

    Sesimizi yer, gök, su dinlesin
    Sert adımlarla her yer inlesin

    Bu gök, deniz nerede var
    Nerede bu dağlar taşlar
    Bu ağaçlar güzel kuşlar
    Yürüyelim arkadaşlar

    Sesimizi yer, gök, su dinlesin
    Sert adımlarla her yer inlesin

    Dağlar taşlar güzel kuşlar
    Ya bu insanlar insanlar
    Güneş ufuktan bir gün doğar
    Yürüyelim arkadaşlar

    Sesimizi yer, gök, su dinlesin
    Sert adımlarla her yer inlesin

    Ne mutlu sizin gibi dostlarım ve arkadaşlarım var. Yüzünüzü görmesem bile (sanal hariç) sesinizi ve sıcaklığınızı duyuyorumya o bana yeter...
    Selamlar...


    Ben teşekkür ederim Ali kardeşim sağ ol:p

    Haklısın Zafer kardeş, Keşke geride bıraktığımız bütün anılar bu kadar güzel olsa! Birde bunların içinden kaleme alamadıklarımız var ki! Allah bizlere bu günlerimizi arattırmasın
    sevgili dostum! Bu günü sevdiklerimiz ile dost ve arkadaşlarımız ile ailemiz ile ne kadar güzel yaşarsak ileride bu günün anıları o kadar anılmaya değer olacaktır.
    Sevgiyle kalınız... Selamlar.
     
  7. Murat VAROL

    Murat VAROL Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    800
    Alınan Beğeniler:
    6
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    Mardin
    Üstadım yüreğine sağlık, Hepimizin çocukluk anıları vardır... Lakin kelimelere dökmeye çalışsak anca bukada güzel dile gelebilirAlkış İfadelerinizle, başından geçenler sanki ben yaşamamış gibi sürükledi... Paylaşımın için teşekkürler, emeğine sağlık...:)
     
  8. ishak BALLICA

    ishak BALLICA ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    15 Ekim 2008
    Mesaj:
    3,466
    Alınan Beğeniler:
    102
    Ödül Puanları:
    48
    Şehir:
    İzmir
    Sevgili Talip hocam, bu güzel dizelerin ile yine aldın götürdün bizleri taaaa uzaklara...O, çocukluğumuzun sade ve saf hallerine...Satırların arasında gezerken kah kendi kendime güldüm, kah zaman zamanda gözlerimin nemlendiği de oldu....

    Her daim bizler ile bu güzelleikleri paylaşman dileği ile sevgiyle kalın hocam...
     
  9. Erkan MERT

    Erkan MERT Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    9 Ocak 2009
    Mesaj:
    807
    Alınan Beğeniler:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    İzmir
    Talip ustam
    Eline emeğine sağlık.
     
  10. discus

    discus Üye Balıkçı

    Katılım:
    13 Kasım 2008
    Mesaj:
    94
    Alınan Beğeniler:
    5
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    muhtelif
    üstadım azına yüreğine kalemine sağlık.şiir okur gibi okudum bizzat yaşadım sanki.çok teşekkürler...
     
  11. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Sevgili Murat kardeşim sizlere çocukluğunuzu hatırlattıysam ne mutlu bana. Hepimizin çocukluğunda hatırlanası anılar mutlaka vardır.:) Sevgiyle kalınız selamlar...:p

    İshak üstadım beğendiğinize sevindim. Aslında hepimiz birer kapalı kutuyuz :rolleyes: Anılarımız toprak olmadan arada bir hatırlamakta fayda var değil mi? Ben zaten balık tutmayı unuttum :) fırsat buldukça yazıyorum yazacağımda. Sizler gibi samimi dost canlısı arkadaşlarımla bu kanaldan diyaloğu sürdürmekten son derece memnunum sevgi ve selamlarımla...:p


    Teşekkür ederim Erkan Bey ağbim sağ olun. Sevgi ve sağlıcakla kalınız...


    Ben teşekkür ederim sevgili Serkan kardeşim :p Daha güzellerinde buluşmak dileği ile sevgi ve sağlıcakla kalınız...
     
  12. Sargoz35

    Sargoz35 Gold Üye Gold Üye

    Katılım:
    26 Ekim 2008
    Mesaj:
    826
    Alınan Beğeniler:
    8
    Ödül Puanları:
    2
    Şehir:
    DENİZİN KÖPÜRDÜĞÜ YER
    Sevgili Talip abim yine güzel bir konuyla bizleri mest ettiniz.Sevgili abim klavyenize sağlık,sizi izlemek ve takip etmek gerçekten güzel,sevgiyle kalın,Selamlar.
     
  13. İsmail ESENCAN

    İsmail ESENCAN Admin Admin

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    11,450
    Alınan Beğeniler:
    10,056
    Ödül Puanları:
    5,113
    Şehir:
    İzmir
    Web Sitesi:
    Sevgili Talip Abi, yazını iş yoğunluğundan dolayı ancak okuyabildim.Yine senin maharetli parmaklarınla kaleme alınmış ve güzel bir işlenerek bizlere sunulmuş, yüreğine sağlık abi.
    Mümkünse Sebo abiyi bizden uzak tut, yoksa onu denize ben kesin atarım.:D
     
  14. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Teşekkür ederim Mehmet kardeşim sağ olun. Okuduğunuzu bilmek bana feyz veriyor selamlar...:p



    Bende merak etmiştim sevgili İsmail kardeşim nerede diye:rolleyes: vallahi Sebo geldiği zaman meydanı ona bırakmak lazım! Sadece bırakmak mı; birde kask takmak lazım kurşunların nereye gittiği hiç belli olmuyor. Tam bir saatli bomba:D O yüzden kimsenin olmadığı yerlere götürüyorum onu.
    Yok hani balıktan vaz geçtik, Sebo yüzme de bilmiyor, onu denizden kurtarmaya çalışsam, kesin beni de boğar.hehe Bir de panik atak:rolleyes:
    Ama iyi arkadaş caanımm. Selamlar sevgili kardeşim merak etmeyin onu Ege'ye sokmam:D:D:D
     
  15. mutekait

    mutekait Üye Balıkçı

    Katılım:
    31 Temmuz 2009
    Mesaj:
    47
    Alınan Beğeniler:
    0
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    altinoluk
    Sevgili Talip
    zannederim 59*60 yillari idi anlattiklarin.Ne yaparsan yap refah icinde yasamissin.(bu refah kişiye göre değişken galiba)Biz press kadayifi hic bilmedik.1956 yılında edirneye gelen baklavacı bir "milat" oldu.Bu is anlatmakla bitmez saatlerce yazabilirim.Bizde pekos bill vardiki akıllara zarar."armağan" mecmuasi ise cocuklarini devamli koruyan gozeten ebeveynlerin mecmuası idi.Dondurma da siniflandirma vardi.Sivri kulah 5 krş fakir ve memur cocuklari icin,10 krş'a küt ve buyuk külah,25 krş zengin çocuğu markonun dondurmasi idi allah muhafaza.kafam kadar.Edirne dondurmasi tamamen mis gibi koyun sütünden yapilir özel bir rayihasi vardi şimdi o da yok.Rahmetli babam (ogretmen)dövmez anneme saklardı. sadece kulaklarımı ceker uzatırdı sebep,bazi dondurmaci gencler babamin talebesi idi bana ayricalik tanrlardi.Her halde bende olmaz (yan cebime koy)diyemezdim.:)) Sevgi ile kalımız
     
  16. Talip Girgin

    Talip Girgin ÜSTAD ÜSTAD

    Katılım:
    16 Mayıs 2009
    Mesaj:
    770
    Alınan Beğeniler:
    17
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    Marmara ve Trakya
    Web Sitesi:
    Sevgili Vedat ağabey ben yazımda 1960 yılların sonlarına doğru diyorum yani 1962 doğumlu olduğuma göre hatırlayabileceğim yaşlar yani 7–8 gibi düşünün. Zaten bu konu tamamen 7–15 yaşları arasında geçiyor. O zamanlar eski havaalanı yolu vardı ve bulunduğumuz yerden oraya taksi dolmuşları ile gidiliyordu. Sanki ortası delik paraların son günleri idi belki de sarı yirmi beş kuruşların bilemiyorum pek emin değilim hayal meyal hatırlıyorum. Bugünkü beşyol mahallesi o günlerde telsizler diye de anılan sanayi bölgesi idi .

    1970 yıllarda bile insanlar Havaalanı bölgesine labada veya mantar toplamaya girerlerdi. Biz küçük olduğumuzdan ve dere merakımız yüzünden daha çok fidanlık bölgesine yüzmeye ve balık tutmaya giderdik. Tabi arkadaşımın bu labada ve mantar merakı da çevreden gelen bir alışkanlıktı! Babam zanaatkâr olduğu için iyi kazanıyordu, Sebo'nun babası da inşaat ustasıydı o da iyi kazanıyordu. Ayrıca Sebo ailenin tek oğlu olduğu için onun harçlığı her zaman fazla oluyordu!

    Biz de pres kadayıfı Beşyol’da sanayi bölgesinde gördük. Nispetten zengin bir muhitti. Eee öyle olunca tatlıları da güzel oluyordu tabi:) ilk para kazanmaya 1976 yılı yazında (14 yaşındayken) tatlıcının karşısında otomat sanayinde başlamıştım! Neden acaba? Neyse sevgili ağabeyim yukarıda bir yorumum var şöyle;

    “Haklısın Zafer kardeş, Keşke geride bıraktığımız bütün anılar bu kadar güzel olsa! Bir de bunların içinden kaleme alamadıklarımız var ki! Allah bizlere bu günlerimizi arattırmasın
    sevgili dostum! Bu günü sevdiklerimiz ile dost ve arkadaşlarımız ile ailemiz ile ne kadar güzel yaşarsak ileride bu günün anıları o kadar anılmaya değer olacaktır.

    Sevgiyle kalınız... Selamlar”

    Bu yorumda vurguladığım yerlerin anlamı benim için çok büyük ağabey, bazen kelimeler tükenir, herşeyi anlatmaya yetmez!

    Yazımda ki olayları zaman kavramı sırasına göre değil aklıma geldiği gibi serbest kullandım bu sizi yanıltmasın Vedat ağabey, ben 1956 yılında bulutlar arasında dolaşıyordum:) Sizin zamanınızda cevizli pres kadayıfın olmaması büyük tahlihsizlik:)
    Sevgiyle ve sağlıcakla kalınız...


    Not: Ayrıca katkınız ve güzel anılarınızdan sunduğunuz örnekler için teşekkür ederim. Umarım bir çok arkadaşımız aynı örnekleri vermeye devam eder...:)
     
    En son bir moderatör tarafından düzenlenmiş: 4 Ağustos 2009
  17. mutekait

    mutekait Üye Balıkçı

    Katılım:
    31 Temmuz 2009
    Mesaj:
    47
    Alınan Beğeniler:
    0
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    altinoluk
    Sevgili Kardeşim.
    Delikli para 1 kuruş yani 40 para veya 2 1/2 kuruş "yüz para" 1954 yillarina dogru kayboldu.Anilar insani insan yapan degerlerdir bence ve gercekten cok degerlidir.Sevgiye emanet ol.
    (haklisin sehven yanlis yazmisim 69*70 demem gerekir.)
     
  18. Kamil ESEN

    Kamil ESEN Üye Balıkçı

    Katılım:
    4 Ekim 2008
    Mesaj:
    83
    Alınan Beğeniler:
    3
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    İzmir Manisa
    Ne kadar güzel ve net anlatmışsın olanı biteni.Demekki hep anıyorsun.Arkadaşlarınla birbirinize anlattığını sanıyorum.Yoksa bu kadar canlı kalmazdı hatıralar.Çokta güzel şeyler ama.Benim çocukluğuma nerdeyse birebir örtüşüyor.Paylaşıma Teşekkürler..
     
  19. Onur ADIGÜZEL

    Onur ADIGÜZEL Üye Balıkçı

    Katılım:
    23 Eylül 2008
    Mesaj:
    91
    Alınan Beğeniler:
    6
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    Sakarya
    Üstadım tek kelime ile harikasın...alıp götürdün yine bizleri çok uzaklaraAlkışAlkış
     
  20. Carti

    Carti Üye Balıkçı

    Katılım:
    22 Eylül 2008
    Mesaj:
    742
    Alınan Beğeniler:
    3
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    EGE KIYILARI ve ESKİŞEHİR TATLI SULARI
    Talip üstadım ...
    Yine kalemine kıymamış, gönlünü yazılara aktarmışsın..
    Bir çocukluk böyle güzel mi anlatılır acısı ve tatlısı ile...
    Paylasım için teşekkür eder saygılar sunarım..
     
Yükleniyor...

Bu Sayfayı Paylaş